Arzuların kölesi

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Arzuların kölesi

Hayatta tartışılamayacak tek gerçek ölümdür. Herkes vakti saati geldiğinde ölecek. Tarihte Büyük İskender diye nam salan katilin Diyojen diye bir hocası vardı.
Diyojen sokaklarda yaşar, kimseye minnet etmezdi. Akşamları büyükçe bir fıçının içinde uyurdu. Ama hayatı tam bir vecd ile yaşıyordu. Bir gün İskender onu görmeye gelir.
Diyojen’in minnet kabul etmez tavrı karşısında “Sen hayatta kıskandığım tek insansın” der. Filozof Diyojen şaşırır ve şöyle der: “Bu çok garip, çünkü ben bir hiçim. Sadece bir dilenciyim. Sen ise dünyanın en büyük kralısın. Neredeyse tüm dünyayı fethettin. Beni nasıl kıskanabilirsin ki?”
İskender: “Dünyanın krallığına sahibim ama hayatımda hiç neşe yok. Hayatım bir çöl gibi kurak ve bomboş. Varlığımda açmış bir çiçek bile yok. Fakat senin hayatında bir çiçek değil, çiçek bahçesi var. Kalbin dans ediyor, her nefesin bir şarkı gibi. Gelecek sefer Tanrı bana bir şans verecek olursa İskender olarak değil de Diyojen olarak dünyaya yeniden gelmek isterim.”
Aslında herkes İskender gibi düşünüyor. Neden Diyojen gibi doğmak istiyorsun? Diyojen gibi hayat dolu olmak senin elinde. Sadece hayata bakışını değiştir.
İskender neden Diyojen gibi olamadı? Çünkü bitmek tükenmek bilmeyen hayalleri, hedefleri, amaçları vardı. İskender: “Şu anda dünyayı fethediyorum. Önce bu işi bitirmeliyim” diyordu.
Mutlu olmak için emekliliği, zengin olmayı, ev, araba sahibi olmayı, çocuk büyütmeyi, mevki makam sahibi olmayı, üniversite sınavını kazanmayı, doktor, hakim, savcı olmayı bekliyorsunuz. Bir çok şartlarınız var mutlu olmak için.
Çocukların hiçbir şartı yoktur. Bunun için de çocuklar çok mutludur. İskender “işim var, dünyayı fethetmeliyim” deyince, Diyojen ona, “Şunu bil ki bunu hiçbir zaman bitiremeyeceksin. Hayatta hiç kimse yapacağı işleri bitiremez. İnsanın hırsları çok fazladır ama bunun yanında hayat çok kısadır” der.
Her arzu, başka bir arzuyu doğurur. Arzularımı bitirip Diyojen olacağım diye düşünme. Bir fabrikan vardır, bu seni kesmez ikincisini istersin. Bir araban vardır, en iyisinden ama hanımına, oğluna, kızına da almak için hayatını heba edersin.
Git mezarlığa… Orada yatanların hiç birisinin hayali, yapacakları, arzuları, hevesleri, hırsları, işleri bitmemişti. Daha yapacak çok işleri vardı. Mutlu olmaya “işim var” engelini çıkarma.
Hayatını şartlara bağlama. Hayatı şartsız şurtsuz, içinden geldiği gibi meşru dairede yaşa. Bir büyük zat, “Meşru daire keyfe kafidir” diyor. “Gayri meşru daireye girmeye gerek yok.”
Aslında herkesin doğası aynı… İskender ne istediyse, arzuladıysa, neye hırslandıysa, bizler de aynısını hissediyoruz. Sadece hedef nesnelerimiz değişti. Hırsların seni yaşamaktan alıkoymasın. Son yıllardaki sadece başarıya endeksli “Kişisel gelişim” aldatmacası sadece bir hırs canavarı üretiyor.
“Sadece kazan. Nasıl olursa olsun başar. Helal, haram, kul hakkı, yetim hakkı deme. Gir ihaleye, dolandır milleti” düşüncesini bilinçaltına pompalıyor.
Hayatı es geçme. Anı yaşa.
Heveslerinin, arzularının, hırslarının kölesi olma.
Unutma!
Vakti saati geldiğinde sen de öleceksin.
Öbür tarafa “Keşkelerle” gitme.
Şimdiye kadar “Ben bütün işlerimi bitirdim, artık ölmeye hazırım” diyen bir insanla tanışmadı dünya.
İnsan arzularının, hırslarının kölesidir. Bu köleliğin farkına varırsan özgürlüğü kazanırsın. İşte o zaman bir Diyojen, bir Yunus, bir Mevlana gibi yaşama şansını yakalarsın.

Arzuların kölesi