"Milli irade bir kişinin iradesinden doğmaz..."
Her insan nihayetinde fanidir, gelip-geçicidir bu dünyadan... Bunun bilincinde olan her insan, dünyaya bakışının ve algısının farklılığı ile de her zaman, her yerde akıl hazinesini kullanarak kendine farklı bir yaşam tarzı seçmeye çalışır.
Kalıcılığı arar kendine... Örnek olmayı da...
Öyle insanlar da vardır ki; yaşamlarını topluma adarlar. Böyleleri toplum için atan bir kalp ve beyin sahibi olarak "örnek kişi" olarak yaşarlar aramızda...
İnsan sevgisi onların hazinesidir her zaman...
Para/pul, servet, menkul, gayrımenkul hiç bir şeydir böyleleri için...
Bu insanlar; daha fedakar, yardımsever, özverili, dürüst, çalışkan ve yurtseverdirler diğer insanlar yanında...
Kişisel değil; daha çok toplumsal düşünür, yaşarlar.
Xxx
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, rahat yaşayan, rahatını düşünen bir insan değildi. Kimileri gibi yan gelip yatmış olsaydı, bu güzel ülkenin/toprakların sahibi bizler olmayacaktık.
Cumhuriyet'i kuranlar böyle bir bilinçte olmasalardı, "özyurdunda parya" olacaktık belki de...
Bu anlamda Atatürk ve silah arkadaşlarıyla o dönemin isimleri bilinmeyen dedelerimize minnet borcumuz olduğunun bilincinde olanlara ne mutlu...
Xxx
İnsanoğlu, yaşamını monotonlaştırdığı, basite indirgediği zaman, kendi-kendinin kurdu olup kendi benliğini/kişiliğini kemirdiğinin farkına varamıyor.
Dahası insan olmanın erdeminden uzaklaşıp/çıkıp başka bir dünyada yaşıyor oluyor farkında olmadan...
Kimileri -ki çoğunluk- sanıyorlar ki; yiyerek, içerek yaşamı devam ettirir, yaşar gideriz böylece... Öyle olsaydı, insanlık gelişir miydi? Bunca milletler; üniversiteler/akademiler, okullar yaptırıp insanlar bilgiyle donanımlı olsun isterler miydi?
Ye, iç, yat-kalk!.. Oh, ne güzel!..
Böylesi bir kısır döngüyü asırlar öncesinde yaşayan insan toplulukları bilgi edinme, bilgili olma yarışına kalkıp, bugünlere ulaştılar. Şimdi o toplumlar akılla-bilimle ürettiklerini; bilmeyenlere, üretemeyenlere satarak üstünlüklerini sürdürüyorlar.
Xxx
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, düşmanı denize döküp, yurttan attıktan sonra en öncelikli hedef olarak eğitim/öğretimi seçmişti. O günlerde; bırakınız öğrencileri barındıracak okul binalarını, onları eğitecek, öğretecek öğretmen kadroları bile hemen hemen hiç yoktu.
Kurtuluş Savaşı vermiş/kazanmış bir ülke ve toplam...
Cumhuriyet ilan edilecek, ona hayat suyu olacak devrimler yapılacak ve "muasır milletler seviyesi"ne ulaşmış bir toplum yaratılacak...
Böyle kutsal bir ülküye ulaşmak, öyle sıradan bir kişinin işi olamazdı elbet... Atatürk, 7 Şubat 1923 tarihinde Balıkesir Zağnos Paşa Camiindeki veciz hutbesinde (*) daha o tarihte demokrasiye yürekten inanmış kimliğiyle şöyle demişti:
"........... Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düşüncelerini anlamak, söylemek istiyorum.
Milli emeller, milli irade bir şahsın düşüncesinden değil, bütün milletin fertlerinin, emellerinin birleşmesinden ibarettir."
Cumhuriyetimizin Kurucusu Atatürk 94 yıl önce demokrasi yolunu bize göstermişken, bizler bugün ne yapıyoruz?
Bir düşünelim lütfen...
------------------------
(*) Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Balıkesir Zağnos Paşa
Camiindeki hutbesinin tamamı için Facebook hesabıma
lütfen bakınız.