Bu kafalarla demokrasi, öyle mi?

YAYINLAMA: 21 Nisan 2017 / 20.00 | GÜNCELLEME: 21 Nisan 2017 / 20.00

Daha çok kavga günlerimiz var önümüzde... Anayasa değişikliği halkoylaması bir başlangıç değildi bu bakımdan... Kavgalı, gürültülü -demokrasi için değil- yolculuğun; dahası pentatlon yarışının sadece bir etabı idi yaşadıklarımız.
Önümüzde daha çoook kavgalı, hizipli günler var.
Belki de halkoylamaları...
Hepsi de görünürde demokrasi için...
Ama, sonuç?..
Sonuç alındı ya!.. Bir tarafta "maç kazanma", üç puan alma keyfi; diğerinde hakemin haksız penaltı kararından kaynaklanan yenilgiye itirazlar, isyanlar, öfke kusmalar...
Tıpkı Trabzonspor'un tescil edilmeyen şampiyonluğu gibi...
Sporda "fiili durum" yaratıp, ardından yasa, yönetmelik değiştirmeler, mahkeme karalarında tamirler...
Kim kimi kandırıyor, anlayabilene aşkolsun!
"Fiili durum" denildi, siyasi/hukuki çözüm anayasa değişikliğinde bulundu.
Ve "Fiili durum"a öyle bir anayasa kılıfı hazırlandı ki; horoz dövüşü anlayışına dönüşen bir siyasal rekabetle sonuç alınmaya çalışıldı.
Sonuç; sonuçsuzluğu da getirdi.
Şimdi bir tarafta itirazların muhatabı YSK ve "evet" grubu; diğer tarafta "hayır" diyenler.
Durum/manzara meydanda...
Başladı mı, yeni bir öfke dönemi? Ne zaman biteceğini de kul değil, ancak Allah bilir.
Bitmedi!..
Asıl siyasal ve de toplumsal huzursuzluk, kavga/gürültü önümüzdeki dönemde...
"Fiili durum" birinci siyasal krizdi. Getirdiği ortamı halkoylaması ile pansuman etmeye çalıştık, ağzımıza burnumuza bulaştırıp, yeni bir toplumsal yara açtık.
Gel, şimdi çık işin içinden!..
Peki, bundan sonrasını nasıl tamir edeceğiz? Yani, eskiyen elbiseyi nasıl tornistan edip de yeni düzene uyduracağız?
Biraz değil, epey zor...
Siyasetçilerin önünde "Partiler Yasası" ile "Seçim Yasası" hazırlama/yapma sınavı var şimdi...
Aslında iki yasa da; AKP ve MHP'nin ortak çalışmasıyla TBMM'den rahatlıkla çıkabilir. Ancak, iktidar partisi genel başkanının hem genel başkan, hem de Cumhurbaşkanı olacağının yaratacağı sorunları gidermek için "ikinci bir kılıf" yapmak/hazırlamak gerekecek. Hazırlanacak yasaya koymak gerek
İşte sorun da bu noktada...
TBMM'de yine kavgalı, gürültülü, sövgülü oturumlar yaşar mı, siz tahmin ediniz?.
Sonuçta anayasadan önce değiştirilmesi gereken her iki yasa da - Bugünkü anlayışla- ufak-tefek rötuşlarla devam edecek görünüyor.
Yani, genel başkanın parti üzerindeki egemenliği sonucu Meclis'e gelecek vekiller üzerinde vesayet devam edecek... Çünkü, hem Cumhurbaşkanı, hem Başbakan olan bir kişinin yetkilerini kullanırken -uyumlu- "dikensiz gül bahçesi" olsun istemez mi?
Ya da Cumhurbaşkanı, kendi görüşü karşısında ona itiraz eden, aynı görüşü paylaşmayan bir Meclis olmasını arzular mı?
Bu durum, ülke çıkarlarıyla da bağdaşmaz tabii ki...
İşte böyle bir manzara karşısında; gelecek günlerin tartışma gündemini, yine siyaset oluşturacak...
Bu kez de; tartışmalı anayasa değişikliğiyle oluşan havanın üzerine yeni kılıf çalışmaları gelecek...
***
Bir işe nereden ve nasıl başlanacağını bilmeyen kafalardan yenilik/çağdaşlık adına beklentiye düşmek kendi kendini aldatmak olur?


Bu kafalarla demokrasi, öyle mi?