Hayat sürprizlerle dolu
Hayatın akışı ile ilgili güzel bir Zen hikayesi var. İki komşu tapınak varmış. Bu tapınaklardan birisi Aslan Tapınağı diğeri ise Kurt Tapınağı adıyla biliniyormuş. Bu iki tapınakta yaşayan ustalar birbirlerine karşıymış. Her tapınak ustası kendi düşüncelerinin daha güzel olduğunu vurguluyormuş. Bir tapınağa giden kişiye kesinlikle diğer tapınağa gitmemesi söyleniyormuş.
Her iki tapınağın müdavimleri bir diğerini kötülüyormuş. Aslan tapınağındaki başrahibin getir-götür işlerine bakan bir çocuk varmış. Aslan tapınağının başrahibi kendine hizmet eden bu çocuğa sürekli diğer tapınaktaki çocuklarla konuşmamasını tembihliyormuş.
“Sakın Kurt Tapınağındaki çocuklarla konuşma. Onlar tehlikeli insanlar” diyormuş. Bu çocuk bir gün çarşıya gitmek için Aslan tapınağından ayrılmış. Yolda Kurt tapınağından gelen bir çocukla karşılaşmış. Çocuk bu işte, dayanamamış o çocukla konuşmuş. Ona “Nereye gidiyorsun?” demiş. Kurt tapınağı çocuğu kendi tapınağındaki dinlediği Zen hikayelerinden etkilenmiş bir şekilde “Rüzgar beni her nereye götürürse” demiş.
Bu cevap karşısında Aslan tapınağı çocuğu çok bozulmuş. Ne diyeceğini bilememiş. Çok öfkelenmiş, hüsrana uğramış bir şekilde pişmanlık içinde yoluna devam etmiş. Bir taraftan da Başrahibin sözünü dinlemediği için pişmanlık duyuyormuş. “Başrahibim bana bu insanlarla konuşmamamı söyledi. Bu insanlar gerçekten tehlikeliymiş. Şimdi bu nasıl bir cevap? Bu çocuk beni utandırdı” diye düşünüyormuş.
Tapınağa dönünce Başrahibin yanına gitmiş ve bütün olanları anlatmış. “O çocukla konuştuğum için çok üzgünüm, çok pişmanım. Efendim haklıymışsınız. Bu insanlar çok tuhaflarmış. Ona nereye gittiğini sordum. Benim gibi onun da alışverişe gittiğini biliyordum. Ama o bana ‘Rüzgar her nereye götürürse’ diye cevap verdi” demiş.
Başrahip “Seni uyarmıştım. Ama sen beni dinlemedin. Bak şimdi, yarın yine aynı yerde beklersin. O gelince ‘Nereye gidiyorsun?’ diye sorarsın. O da sana ‘Rüzgar her nereye götürürse’ diyecek. O zaman sen de deki ‘O zaman bacakların olmasa da fark etmez. Çünkü ruhun bedeni yoktur. Rüzgar onu hiçbir yere götüremez’ Buna ne dersin” demiş. Çocuk bütün gece Başrahibin söylediği şeyleri ezberleyerek geçirmiş. Ertesi sabah erkenden oraya gitmiş. Beklemeye başlamış. Tam zamanında Kurt Tapınağındaki çocuk da oraya gelmiş. Aslan Tapınağı çocuğu çok heyecanlı ve mutluymuş. Çünkü kimin daha akıllı olduğunu gösterecekmiş. “Nereye gidiyorsun” diye sorunu sormuş. Ve gelecek cevabı beklemeye başlamış. Kurt tapınağı çocuğu “Pazardan sebze almaya…” demiş. Bizim aslan çocuk afallamış. Bütün felsefesi yerle bir olmuş. Akşam ezberlemiş olduğu bilgiler hiçbir işe yaramamış.
Hayat böyledir. Hep ezber bozar. Hep beklenmedik şeyler yaşarsınız. Hazır kalıp bilgiler hayat karşısında pek işe yaramaz. Çünkü hayat hep sürprizlere gebedir. Kekeme danışanlarım var. Devlet memuriyeti için mülakata girecekler. Günler öncesinden kendilerine göre planlar yaparlar. Mülakattan korkarlar. Kesin kazanamayacaklarını düşünürler. Ama mülakata girince çok farklı bir deneyim yaşarlar. Hiç bekledikleri gibi değildir mülakat. Aslında her gün diğerinden çok farklı… Bu gün dünün kopyası değil. Bize aynıymış gibi gelir. Aslında aynı olan bizim yaptığımız şeylerdir. Hayat her zaman farklı ve orijinaldir. Hiçbir zaman dünü yaşama. Unutma dün öldü. Dünü değiştirme şansın yok. Araba kullanırken sürekli dikiz aynasına bakan insanlar vardır. İleri doğru araba kullanırlar ama hep geriye takılırlar, geriye bakarlar. Bunların yaşamları tam bir depresif durum oluşturur. Dünkü doğrularınla bu günkü doğruların aynı değildir. Eski kendi konumunda doğru idi. Yeni de kendi konumunda doğrudur. Dün sevdin, bu gün nefret edebilirsin. Dün zengin idin, bu gün iflas edebilirsin. Her anın, her durumun kendine özgü olduğunu unutma. Sana düşen görev sadece anı yaşamaktır. “Yarın şöyle şöyle olacak” diye çocuk gibi ezber yapmaktan vaz geç. Bırak yarın olsun, olacak şeylere göre gardını alırsın.