Sodom ve Gomore
Sık sık birlikte olduğumuz arkadaşım benim, ‘Sin City-Gaziantep/Günah Şehri-Gaziantep’ ile ilgili yazı kaleme alacağımı bildiği için, “Hani ne zaman yazacaksın? Sodom ve Gomore’yi…” diye sorunca işin şekli değişti.
Sodom ve Gomore, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun İstanbul'un işgali sırasında bozgunculuğu anlattığı romanının adıdır.
Lüt ve İbrahim devrinde, Filistin diyarının türlü ahlak bozukluklarıyla Tanrı'nın gazabına uğramış iki büyük şehrini anlatır. Bundan 3600 yıl once Ürdün nehrinin altında kaldığına inanılan iki Sümer şehrinin adıdır bunlar.
İncil’den bir hikayedir ve birçok yazara esin kaynagı olmustur.
Mütareke döneminin İstanbul’u. Batı hayranı Türkler, düşman subaylarıyla aşk serüvenleri yaşamak için çırpınan Türk kızları, çıkarlarını emperyalist İtilaf Devletleri’nin zaferine bağlamış adamlar... Çöküşü ve kokuşmuşluğu anlatan roman, Anadolu’daki dirilişi önce sezdirir, sonra giderek artan bir şekilde duyurur.
Yirminci yüzyılın ilk yarısında büyük bir üretkenlikle dergilere yazdığı şiir, öykü, makale ve eleştri türü yazılarla Türk edebiyatı sahnesine adımını atan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, romanları, hikayeleri, denemeleri, oyunları ve anılarıyla, en önemli edebiyatçılarımız arasında yer alır. Üslup özellikleri bakımından Yakup Kadri´nin 1910´dan 1974´e dek verdiği eserler Türkçe´nin geçirdiği bütün evreleri yansıtır.
Eserlerinin konu ve fikir zenginliği de dil özelliklerinin çeşitliliğinden aşağı kalmaz. Yakup Kadri´nin Fransız edebiyatı etkisinde başlayan yazarlığı, 1920´lerden sonra özgün bir sese kavuşarak siyasi ve sosyolojik konulara, tarihe, dönem çatışmalarına ve birey psikolojisi irdelemelerine yönelir.
Fecr-i Ati´ den yetişmiş ama bunu izleyen elli yıl boyunca toplumsal koşullar, tarihi süreçler ve bireysel portreleri romanın dokusuna işlemek için roman tekniğiyle de boğuşmuş bir yazar olan Karaosmanoğlu´nun eserleri, hala tüketilmemiş ayrıntılarının tartışılıp incelenmesi gereken zengin bir "panoroma"dır.
İşgal yıllarının İstanbul'unu konu edinen Sodom ve Gomore, Yakup Kadri'nin romanları arasında zaman bakımından Hüküm Gecesi'nin devamı sayılır. Mütareke döneminin çürüyen çevrelerini, kokuşmuş kişiliklerini konu edinen roman sanki bir zaman diliminde geçiyor duygusu yaratsa da, olayların ardında işgale karşı oluşan bir kinin "isyanla mayalanan bir ruhun" geliştiği görülür.
Batı hayranı Türkler'i alafrangalığa özenenlerin, emperyalistlerle işbirliği içinde olan kesimlerin, işbirlikçi burjuvazimizin yeraldığı geniş bir panorama olan Sodom ve Gomore'de Karaosmanoğlu romanını örerken bir anlamda Tanrıların gazabından yararlanıyor.
Sodom ve Gomore… Bugünün şehirlerinden hiç farklı olmadığını bayramdan sonar ele alacağım.