Avrupa'nın şaşı bakışı...
Yarım yüzyıl önce Avrupa'ya çağrılan Türkler, şimdi dışlanma anlayışıyla karşı karşıya bulunuyor. Önce tekrar büyümek, kalkınmak için Türk işçilerini bilgili-bilgisiz ne varsa Avrupa'ya, ülkelerine davet edenler; ucuz emek bulmuş olmanın keyfini yaşadılar. Ekonomilerini, sosyal yaşamlarına hız/düzen getirdiler.
Türk işçisinin alınterinin, emeğinin üzerinden kendilerine rant payı çıkıp, kısa sürede kalkınmanın yolunu tuttular. Sonuçta Avrupa ülkelerinin ekonomileri "tuzu kuru" pozisyonu kazanınca, Türk işçilerine duyulan ihtiyaç da azalınca "istenmez..." oldular.
"Köprüyü geçen Avrupa", 1980'li yıllardan itibaren çalışan, çalışmak isteyen işçiler konusunda zorluklar, bahaneler çıkarmaya başladılar.
Bugün ise Avrupa, Türkleri kendi yaşamlarının hiç bir alanında görmek istemeyen bir tavır takınıyor, bir soğukluk yaşanıyor.
Öyle ki, okumuş, eğitim görmüş nice bilgili, yetenekli, çalışkan Türkler bile işlerini bıraksın zorlamasıyla karşı- karşıya bulunuyor.
Oysa Türkler, nice yıldır Avrupa'da iş dünyasına bilgileriyle, emekleriyle katkı veriyor, sabırla, azimle çalışıp geçimlerini sağlıyorlar. Üstelik kazandıkları mesleki bilgi ve uygulama bilgisiyle de "vazgeçilmez" bir kimlik kazanmış bulunuyorlar.
Ama, "fazlalık" olarak görülüyor, kabul ediliyorlar yine de...
***
Sadece Türkler değil, diğer ülkelerden çalışmaya gelen işçiler için de geçerli bu durum.
Türklerin Avrupa'dan dışlanması anlayışını paylaşan ülkeler çoğunlukta... Bunun başlıca nedeni de kökü siyasal nedenler kadar ülkeler arasındaki ekonomik çıkarlara gelip dayanıyor.
Şu bir gerçek ki, Avrupa ülkelerinin hepsi Türklerin ekonomik açıdan güçlenip kalkınmasını istemiyor, arzulamıyor.
Avrupa, Türkiye'nin kalkınıp güçlenmesini istese/arzulasa böyle mi olurdu AB serüveni?
1960'larda ORTAK PAZAR olarak kurulan, daha sonra da yararını görüp çemberin çapını genişletip adını AVRUPA BİRLİĞİ olarak değiştiren bu ekonomik kader birliği, kendi çıkar topluluğunu da tamamlayınca Türkleri aralarında niçin görsünler ki? Zaten mevcut anlaşmalarla Türkler yarım yüzyıldır oyalanıyor.
Ne gereği var, Türkleri AB'ye almaya!..
Hem onların AB'ye girebilme aşkı hiç sönmezken; içişlerine karışıp, kimi ödünleri verdirip, ulusal birlik/beraberlik/bütünlük heyecanlarını törpüleyip yok etmek varken...
***
Dün olsun, bugün olsun; Avrupa'nın sömürücü sermayesinin Ortadoğu ülkeleri arasında gördüğü Türkiye'yi kendine dost bilip kalkınmasına köstek değil, yardımcı olursa kazanacağı aşikar. Bunun için Türkiye'ye bugünkü olan şaşı bakışından vazgeçmeli...