Çoğunluk demokrasisi ve sağduyusu...
TBMM'de iç tüzük değişikliği için yapılan çalışmalar sürüyor. CHP'nin yalnız başına kalışı muhalefet için bir şey ifade etmiyor. Siyaset artık, "inadım inat" dönemini sürdürüyor. Gücü olan kendi anlayışını egemen kılmak için çare üretiyor, "dikensiz gül bahçesi" yaratabilme yanlışına düşebiliyor.
TBMM İç Tüzük değişikliği pek de uzun bir süre önce yapılmış değil sanırım. Şimdi de, eskiden de Meclis çalışmalarındaki tıkanıklığı gidermek için değişikliğe gidildiğini biliyoruz. Her değişiklikte de; daha demokratik bir tüzük yapıldığı savunulur bu görüşmelerde...
Şimdi de düzenlemeyi/değişikliği öneren/yapmak isteyen AKP ve MHP sözcüleri "daha demokratik" bir iç tüzük yapılarak Meclis'ten seri şekilde yasalar çıkarılacağı ifade ediyorlar.
Peki muhalefet kanadından ses çıkmıyor mu?
Çıkıyor ama dinleyen kim...
Gazeteler yazmıyor, televizyonlar söylemiyor.
***
Türk demokrasi tarihinde Meclis'in çalışmaları/görüşmeleri hep iktidar-muhalefet çatışması şeklinde geçti. Yasaların yapımı, bütçe yasasını görüşülmesi uzun tartışmalara sahne oldu. Oluyor da...
Muhalefet zaten bunun için var.
Geçmişte de görüşüldü, tartışıldı... Kimi zaman kavgalar da oldu bu görüşmelerde ; ama bu hiç bir zaman bir husumete/kırgınlığa neden olmadan, yasaların çıkışıyla birlikte kapanıp gitti.
Önemli olan ülkenin esenliği, yurttaşın mutluluğu değil mi?
Eleştirilerin dozu hiç bir zaman kişiselleştirilmedi, kişisel karalamalar yapılmadı.
Meclis'in çok farklı bir havası vardı... Benim gibi yaşlılar, yaşı sekseni bulmuş kişiler hep o eski havayı arıyor, biliyorum.
Neydi o, Rahmetli Menderes'in hükümet programını Meclis kürsüsünden okuyuşu... Sataşma, sözünü kesme yok.
Meclis Başkanı Refik Koraltan'ın devlet görevi üstlenmişliğinden gelen vakur duruşu, salona hakimiyeti...
Görülmeye/yaşanmaya değerdi.
Peki muhalefet, yani CHP, DP'nin bu kahir çoğunluğu karşısında ezilip sesini mi çıkaramıyordu?
Ne çıkarmaması?
Cumhuriyet'in kuruluşuna tanıklık yapmış kadrolar henüz CHP saflarındadır o tarihlerde... Muhalefet (CHP) adına sözcü Faik Ahmet Barutçu'dur her zaman... O Barutçu ki, Karadenizliliğinin verdiği hazır cevaplılığı ile hem DP iktidarına hesap soruyor, eleştirilerini yapıyor, hem de onlardan saygı görüyordu.
Diyeceğim o ki; iktidar da, muhalefet de millete karşı olan sorumluluğunun bilincinde, millete hizmet yarışında yanlış yapmamanın uyanıklığıyla birbirleriyle yarıştılar geçmişte hep...
Şimdi o döneme ilişkin Meclis çalışmaları/görüşmelerine ders çıkarma anlamında bir bakılabilse...
Ders alacaklar için çok yararlı olur.
***
Demokrasilerde çoğunluğun görüşünün egemenliği geçerlidir elbet. Ama bu demek değildir ki; çoğunluk var diye demokratik usul/yöntem ve kaide/kurallar çiğnenir, muhalefetin sesi kesilir, konuşturulmaz.
Siyasal çoğunluk; her durumda ulusun kendisine tanıdığı yetkiyi; ulus adına ve ulus yararına kullanırken, hiç bir yan heves/arzuya kapılmadan demokrasinin gelişmesi konusunda muhalefetten daha duyarlı olmak konumunda olduğunu unutmamalı...