Ukala öğrenci
Eğitim dili Fransızca olan Galatasaray Üniversitesi’nde yaşanmış gerçek bir hikayedir.
İlber Ortaylı hukuk fakültesinde tarih dersi vermektedir.İlber Hoca, dersin bir bölümünde kitaptan makale okumaya başlar. Okulun eğitim dili sebebiyle Fransızca okuyan İlber Hoca, normal konuşmasından biraz daha yavaş bir şekilde kitabı okumaktadır.
Fırlama ve bir o kadar da ukala öğrencilerden birisi el kaldırır ve söz ister:
“Hocam isterseniz kitabı verin ben okuyayım dersi daha hızlı işlemiş oluruz” der kinayeli bir gülüşle.
Tavrını hiç bozmayan İlber Ortaylı öğrencisini kitabı okumak için kürsüye davet eder. Kendinden emin tavırlarla kürsüye gelen öğrenci kitabı açar ve karşılaştığı manzarayla adeta yerin dibine girer.
Kitap Almancadır ve İlber Hoca eş zamanlı olarak Fransızcaya çevirerek okumaktadır.
Dünyada 192 Devlet ve Vatikan var.
Sizce bu 192 Devlet’in kaçı demokrasi ile yönetiliyor?
Sayı belirtmek anlamsız ama çok az olduğunu söyleyebiliriz.
Platon, ünlü ‘The Rebuclic-Devlet’ kitabında, demokraside devlet yönetimini tasvir eder ve devleti yöneteceklerin niteliklerini sıralar.
Platon, siyasetname tarzındaki bu eserinde ideal toplum düzeninin, adaletli bir devletin nasıl olması gerektiğini anlatır.
Hayatının baska bir döneminde yönetime kendisi talip olur ve olayı birinci elden yaşar. Ondan sonra devlet yönetimine soyunmaya tövbe eder ve bir daha elini sürmez, uzak durur.
Bu olanlar bundan 2 bin 500 sene evvel.
O günden bu yana pek bir sey değişmemiş görünüyor!..
Vaktiyle internette gördüğüm ve beğendiğimşu iki ifadeyi nakledeyim:
Tabiatta demokrasi yoktur! Yani, bütün ceylanlar toplansa,
artık arslanlar bizi yemesin diye karar alsa, hiçbir hükmü
olmaz. Arslanlar yakaladığı ceylanı yemeyedevam eder.
Bilimde demokrasi yoktur! Bir stadyum insan toplansa, "Dünyadüzdür ve dönmüyor" diye karar alsa, bir tek alim çıkıp, "Siz ne derseniz deyin, dünya yuvarlaktır ve dönüyor" dese, onun sözü gerçeğin ta kendisidir. Nitekim öyle olmadı mı?
Bu iki husustan hareketle, acaba biz bir hülya, olmadık ve
olmayacak bir hayal peşinde mi koşuyoruz, demek geliyor içimden.
Tespitim de şu: Hangi devirde, hangi ülke, hangi sistem olursa olsun,halkı güçlüler idare ediyor... Bazen doğrudan, bazen perde arkasından.
Demirel'in "Başkaları ne
veriyorsa, ben 5 fazlasını veriyorum" sözü hiç aklımdan çıkmaz, çünkü demokrasinin içine eden bir kavramdı!
Ama en güzeli ve anlamlısı Bush’un söyledikleriydi!!.
“Irak’ta bir diktatör var. Çok güçlü , dünyayı felakate sürükleyecek silahlara sahip. Irak’a demokrasiyi getireceğiz..”
Bütün dünya Bush’un amacını biliyordu ama kimse karşı çıkmadı. İşte bu karşı çıkmamaya ‘demokrasi’ cellatlarının işbirliği deniyor. Yani hemen herkes!..
İsveç, Norveç, Belçika, Hollanda gibi ülkelerdeki
güçlüler yediklerinden biraz halka da yedirirler ki, dümen
çakılmasın. Nisbeten düzgün bir yönetim ‘demokrasi’ sanılır.
Güçlüler gizli kalır.
Sözün özü, Dünyada hiçbir zaman demokratik bir yönetim olmadı ve olmayacak!