Sezgi insanı
Sezgileri güçlenen, aydınlanan insanın ruh kapıları bütün güzelliklere açılırken içeride tuttuğu, hırs, kibir, gurur, aç gözlülük, sahiplenme gibi özellikleri de dışarı çıkar.
Eğer siz ruhsal olarak sezgisel seviyeye ulaşırsanız bütün alıcılarınız açılır. Gönül insanı olursunuz. Sezgisel seviyede politika, siyaset anlamını yitirir. Sezgisel düzeye ulaşan insanlar meydan okumayı, savaşı, zaferi, yenilgiyi unuturlar. Onlar insan olmanın tadını almışlardır. Hakikatin güzelliğini görürler. Yaratılanı yaratandan ötürü severler.
Sezgi insanı ete kemiğe bürünür Yunus olur. Dünyalar gibi döner, semaya durur, Mevlana olur. “Eline beline diline sahip ol” der Hacı Bektaş Veli olur. Dünya bu tür aydınlanmış insanların rehberliğine her zaman muhtaçtır. Siyasetçilere, teorisyenlere, filozoflara, askerlere, halka, insanlara rehberlik ederler. Hayata çok farklı bakarlar. Bir çok insan bunların kapılarını çalar. “Biz körüz, lütfen bize yol gösterin” derler. Başı dara düşen bu sezgi insanlarının yanına koşar. Bu durumu Hindistan’da Buda da yaşamıştı. Bir gün Buda bir nehrin kenarına kamp kurmuştu. Bu nehir iki krallığı birbirinden ayırıyordu. Her iki krallık da bu nehre sahip çıkıyordu. Yıllardır bu nehir için savaşıyorlardı. Yine nehrin her iki yanına ordular yığılmıştı. Çetin bir savaş kendilerini bekliyordu. Her seferinde bu nehir insan kanı ile kıpkırmızı akmıştı. Su çok değerli idi. Her krallık bu nehri kendi sınırları içine katmak istiyordu. İşte tam bu anda Buda oraya kamp kurmuştu. Her iki ordunun komutanı Buda’yı ziyaret etmek istediler. Tesadüf eseri her iki komutan da kampa aynı anda gelmişlerdi. Her iki komutan da bu tesadüf karşısında şaşırmıştı ama artık geri dönüşü yoktu.
Buda “Endişe etmeyin. Birlikte gelmeniz iyi oldu” dedi. “İkinizde körsünüz. Atalarınız da kördü. Nehir akmaya, siz de adam öldürmeye devam ediyorsunuz. Basit bir gerçeği göremiyor musunuz? Her ikinizin de suya ihtiyacı var ve nehir yetirince büyük. Nehre sahip olmaya hiç gerek yok. Hem zaten nasıl sahip olabilirsiniz? Nehir okyanusa akıyor. Bu nehri neden ikiniz de kullanmayasınız? Bir yakasını bir krallık, diğer yakasını diğer krallık kullanabilir. Nehrin ortasına çizgi çekmeye gerek yok. Çünkü su üstüne çizgi çekilmez, suya yazı yazılmaz. Savaşmak yerine suyu ortak kullanın.”
Her iki krallık da önce suya sahip olmayı ondan sonra onu kullanmayı düşünmüştü. Ve Buda sonra sözünü şöyle sürdürdü. “Bütün suyu kullanın. Su bittiği zaman tekrar bana gelirsiniz. O zaman bir sorun olacak ve çözümüne o zaman bakacağız. Ancak bana bir daha bütün suyu kullanınca gelin.”
Bu ülke bizim mahalle mahalle, köy köy, bölge bölge sınırlar çizerek sahipleniyoruz ve kardeşlerimizin kullanmasına izin vermiyoruz. Bu ülke bizim, bu nehirler hepimizin, bu gökyüzü, bu dünya bizim. Dünya yok olduğunda sadece Türkler, ya da ABD’liler kurtulmayacak. Bütün insanlık yok olacak. Sezgi insanı farklı bakar olaylara. Her şeyi çok farklı algılar.