Cumhuriyet ve onu koruyup kollamak...
Son dönem siyasetinde dillere pelesenk olan " değişim ve dönüşüm", sözcükleri üzerinde hiç durmadan ahkam kesip kendilerine yontanları, dışarıdan acıyarak/üzülerek izliyorum.
Neyin değişimi?
Neyin dönüşümü?
Niçin/neden değişim ve dönüşüm?
Ortada sergilenen eylemlere, dahası taktiklere bakıyorum, samimiyetten uzak; keser gibi hep kendine yontan bir bir anlayış ve onun yarattığı natürmort ortam/manzara...
Hep yerleşik değerlere yönelik eylemler.
Sanki bu düzen; bu Cumhuriyet yönetimi, bu yerleşik değerler manzumesiyle bugünlere gelmedi...
Yıllar önce örülmüş, yerleşmiş, oturmuş/sağlam duvardan, Cumhuriyet'in temel ilkelerinden zorla taş söküp almak ve atmak şaşkınlığı...
Yerleşik sistemi/programı kaldırıp ortamı kargaşaya, belirsizliğe dönüştürme bilmemezliği...
İlkokullarda çocuklarımızın göğüslerini gere gere, gururla söylediği "Andımız"ı böyle bir şaşkınlıkla kaldırmadık mı?
Eğitim sistemiyle oynamayı; ülke birliği açısından değil, yerleşik değerler açısından değil, sırf siyasal amaçlar için değişime tabi tutmadık mı?
Kimlerden aferin aldık?
Ulus olma heyecanını aşılayan "Andımız"ı kaldırarak ne kazandık?
***
Taşıt sürememek kabahat değil, ayıp değil, suç hiç değil...
Ama "Ben şoförüm!.." deyip taşıtı sürmeye kalkmak/heveslenmek ve onu yuvarlamak, bir suçtur sonuçta...
Nedendir bilinmez; bilisiz oldukları halde kimilerin "Ben bilirim, ben yaparım..." aşırı hevesliliğinden kaynaklanan ahmaklık/akılsızlık durumlarıyla sık sık karşılaşır olduk.
Birbirini tutmayan söylemler...
Birbirine ters düşen eylemler... Ve de çok bilmişlik... Ama sonuçta çuvallama...
***
Cumhuriyet'in kuran kadroların hangi söylem ve eyleminde birbirini tutmayan bir husus var söyler misiniz?
Ev inşaa etmek/kurmak zordur...
Hele içinin düzenini kurmak, donatmak uzgörü işidir, beceri ister, us/akıl ister.
Başta Mustafa Kemal Atatürk ve Arkadaşlarının bu ulus için "Hayat-memat meselesi" görüp; gece ve gündüz hiç durmaksızın çalışıp bizlere armağan ettiği bu yurdu ve O'nun Cumhuriyet rejimini öteden beri yıkmak isteyen iç ve dış odaklı alçak güçlerin önünde durmayı ve onları "tar-u mar" etmeyi hepimiz bir yurtseverlik borcu bilmeliyiz.
Bugün böyle alçakça/sinsi bir saldırıya maruz kalmışız.
Hepimiz uyanık olmamız gereken bir dönemden geçiyoruz.