Hrant Dink cinayeti ve Gaziantep
“Dönemin Trabzon Emniyet Müdürü, 1978’de İstanbul Üniversitesi’nden toplu olarak çıkan solcu öğrencilere yönelik yapılan 16 Mart katliamı sırasında komiserdi. Olayı onun tertip ettiği söylenmişti ama o dava da inceleme yapılmadan bitti.”
Hukukçu Prof. Dr. Yücel Sayman’ın sözünü ettiği kişi Reşat Altay.
1998-1999’da bir yıl süreyle Gaziantep Emniyet Müdürlüğü görevinde bulunan Reşat Altay.
***
“Hrant Dink cinayetinin Ergenekon’la bağlantısı kurulsaydı, Ergenekon davasının kapsamı genişleyecekti. Dönemin İstanbul emniyet müdürü ve valise de herhalde işin içine girecekti. Hükümet, hem Hrant Ermeni olduğu için hem de kendi adamları da Ergenekon davasının içine girecek diye gerekeni yapmamış olabilir.”
Bunları da Prof. Dr. Yücel Sayman söylüyor.
Ve sözünü ettiği vali, Muammer Güler.
6 Temmuz 1994’ten 28 Temmuz 2000 yılına kadar Gaziantep Valisi olarak görev yapan Muammer Güler.
Yalnızca, geçtiğimiz günlerde Taraf Gazetesi’nde Neşe Düzel’in sorularını yanıtlayan İstanbul Barosu’nun eski başkanlarından Prof. Dr. Yücel Sayman’ın röportajında hem Muammer Güler hem de Reşat Altay konusunda yapılan açıklamaları okuyunca ben de bir tespitte bulunmak istedim o kadar.
***
Hrant Dink cinayeti davasında ismi geçen iki önemli bürokrat da uzun dönem Gaziantep’te görev yaptılar. Reşat Altay, yanlış hatırlamıyorsam Tezcan Özkanlı döneminde emniyet müdür yardımcısıydı. Daha sonra 1998-99 yılları arasında bir yıl süreyle Gaziantep Emniyet Müdürü olarak döndü Gaziantep’e.
O günlerde; gazeteyi ziyareti sırasında faili meçhulleri ve Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ı konuşurken, çok önemli bir laf etti. “O dönemde paçayı kurtaranlar şanslıydı” dedi.
Aslında görevinde son derece ketum bir adam olarak hatırladığım Altay’ın bu son derece ciddi ve aynı zamanda ürpertici tespitini daha sonra aramızda çok tartıştık.
***
Hrant Dink davasında beraat eden Erhan Tuncel’in, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay'ın cinayete ilişkin delilleri yok ettiğini belirten açıklaması da enteresan.
Tuncel, Zaman Gazetesi’ne verdiği röportajda, kendisini polis muhbirliği görevinden alan Reşat Altay için, "Cinayette Reşat Altay (eski Trabzon Emniyet Müdürü) faktörü unutulmamalı. Trabzon'daki personelle saha çalışmamız oldu. Geldiği dönem çok sıkıntılı geçti. Duyduğum kadarıyla Trabzon'daki tüm kayıtları silmiş. Belgeleri yok etti. Karartılan tüm delillerin kaynağı odur" diyor.
***
Önceki gün Hürriyet’te Faruk Bildirici de yazdı. Hrant Dink cinayetine giden süreç, Türkiye’nin ilk kadın pilotu Sabiha Gökçen’in aslında bir Ermeni kızı olduğu gerçeğinin Hürriyet Gazetesi’nde manşet yapılmasının ardından başladı.
Çünkü olayı ilk yazan Agos Gazetesi’ydi. Ancak Agos’un pek yaygın olmaması ve azınlık gazetesi olması yüzünden üzerinde bile durulmamıştı. Olayı, Hürriyet yazıp Türkiye’ye duyurunca, Hrant Dink İstanbul Valiliği’ne çağırıldı.
Vali Yardımcısı Ergun Güngör’ün odasında iki MİT’çi Handan Selçuk ve Özer Yılmaz tarafından ayağını denk alması konusunda tehdit edildi.
Ve… cinayete giden süreç başlamış oldu.
***
O zaman İstanbul Valiliği makamında oturan Muammer Güler, kuşkusuz bu gelişmelerden birebir haberdar olmalıydı.
Beni en çok şaşırtan da öyle usta ve tecrübeli bir bürokratın böyle mefhum bir cinayetten sonra çıkıp, “Bu örgüt işi değil” diye açıklama yapması olmuştu.
Herkes “Bu örgüt işi değil” dese, onun “Hayır bu bir örgüt işi” demesini beklerdim, şaşırmıştım.
***
Yarın; Hukukçu Prof. Dr. Yücel Sayman, Taraf Gazetesi’ne verdiği röportajda devletle yargı, yargı ile AKP ve artık da devletle AKP konusunu o kadar güzel açıklıyor ki, bunların bir bölümünü ilginç örnekleriyle siz okurlarımla paylaşmak istiyorum.