Algı gücü ve demokrasi...
Yaşam sürüp gidiyor bir sürü yalan ve dolanla... Yazık... Gerçekler hep art planda kalıyor. Sonunda öğreniyorsunuz.
Boşuna koşuşmuş, emek tüketmişsiniz.
Çünkü, elinize verilen pusula bozuk da ondan.
Boşuna zaman öldürmüşsünüz. Akıl denen Allah nimetini kullanmayı bilmemişsiniz.
***
Küçük bir butiğiniz vardır, işiniz size, siz işinize yetiyor, günleri, haftaları yuvarlayıp yuvarlayıp yaşıyor, elhamdülillah diye şükür ifade ediyorsunuz.
Mutlu bir yaşamdır sizinkisi.
İki eliniz bir başınız için... Aklınız da...
Yalanı, dolanı hiç yok yaşamınızın.
Duru, dürüst, yanlışsız, sözünde/özünde mert, geleneğine/göreneğine, genelgelere/tüzüklere, yasalara saygılı bir kimlik olarak yaşar gidersiniz.
Kolay mıdır böyle olmak?
Toplumun bireyleri sizin gibi düşünüp davranıyorsa yaşamda neden sorun olsun?
Aynı görüşte buluşup, aynı amaç peşinde koşan toplumlardır kendilerine aydınlık gelecek yaratan...
Mutluluk da, sevgi de, başarı da, çağdaşlık da, huzur da böylesi toplumlarda doruk noktada yaşanır.
Çünkü, akıldır egemen...
***
Peki, bize ne oldu da böyle kendimizle cebelleşir duruyoruz?
Niçin birbirimizi karalamaya duyamıyoruz?
Neden en küçük ve de gereksiz konuları kaşıyıp-kaşıyıp gündem yapıp, toplumsal anlamda rahatsızlık/huzursuzluk yaratıyoruz?
Yanıtı çok basit... Siyaset denilen alandaki sevimsizlik; bir güve gibi benliğimizi kemire-kemire toplumsal bir virüse/hastalığa dönüştü de ondan...
Başka bir tarifi de; ihmal ettiğimiz, ulusal değerlerden ve gerçeklerden saptırdığımız eğitim, tarım, ticaret, sosyal, kültürel, sanatsal vb. uğraşları kişisel algımız düzeyine inmesini kar/haz/zevk saymamızın da payını unutmayalım bu arada.
Sonuçta; kişisel anlamda "algıladığı kadar" yaşamayı "yeter" sayıp, bu kadarına boyun eğip, " kader"e rıza gösteren bir dünyanın kısır döngüsünde/anaforunda akıl felcine yakanmış bireylerdir toplumsal yaramız.
Bir başka ifadeyle; demokrasimizin...
***
Kişisel özgürlük hakkını unutup, başka başka kapılardan lütuf bekleme alışkanlığı kazanan bireylerin algı mutluluğu; "bağımlılık sadakati/vefası" oranıyla ölçülür duruma düştüğü zamanlarda demokrasiler en çok yara alır.
Demokrasi için bireyler nezdinde "demokrasi kültürü"nü yerleştirmeliyiz.