Bir tarımsal kalkınma öyküsü
BRÜKSEL - 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi sonrasında genel kanı; tarımda, eğitimde, ulaşımda, hukuksal ve diğer alanlarda yenileşip çağı yakama heyecanı yaşandı Türkiye'de. O dönemde artan nüfusu da dikkate alan hükümetler; köylüyü ocağının başında kalkındırmanın yollarını aradı, araştırdı.
Bunun için hemen Devlet Planlama Dairesi kuruldu.
Ardından Köy İşleri Bakanlığı...
Köyleri öncelikle sağlıklı içme suyuna, elektriğe kavuşturmak için planlı çalışmalar başlatıldı.
Köy çocuklarının eğitimi için hemen her köye ilkokul yapma kampanyaları açıldı. Okulun arsasını veren köylere öncelik tanındı.
Halk Eğitimi Merkezleri kanalıyla kırsal kesimde okur-yazar olmayan yurttaşlar için "okuma-yazma kursları" açıldı.
Köylü yurttaşların sağlık sorunlarına anında müdahale için merkezi köylerde sağlık ocakları kuruldu. Buralarda doktorlar, hemşireler, ebeler, sağlık memurları görevlendirildi.
Tarımsal alanda ise DP döneminde başlatılan çiftçiyi destekleme kampanyalarına ivme kazandırıldı.
İyi cins tohumluk, damızlık büyük-küçükbaş hayvan desteği, sun'i tohumlama çabaları sürdürüldü.
Bunlar kırsal kesimde yaşamını sürdüren yurttaşların tarımda üretimi sürdürme ve bulundukları arazilerinin başında kalkınmalarını sağlama amaçlı idi.
Amaç, lokal değil, toplumsal ve sağlıklı kalkınma...
Ama sonuç hiç de beklenen gibi olmadı.
Avrupa ülkeleri, İkinci Büyük Savaşın yıkımını ortadan kaldırıp; yine hızlı/planlı kalkınmanın yolunu tutunca ve de daha ucuz emeğe gereksinim duyunca Türkiye'nin kapısını çaldılar. Böylece kırsal kesimde tarıma bağlı yaşayan nüfus için Avrupa ülkelerinin yolu açıldı.
Böyle bir fırsat kaçırılır mı?
Döviz gelecek ülkeye...
Zamanın hükümetleri hemen evet deyince çoğu tarım alanından yüzbinlerce insan Avrupa'ya çalışmaya gitti.
Milyon miktarlarla Mark, Frank, Florin, Şilin akmaya başladı TC Merkez Bankası kasalarına... O yıllarda Rahmetli babacığımın sağlık sorunları nedeniyledir basın dünyasında uzağım, finan dünyasında bir bankanın müdürüyüm zorunlu olarak.
Dış ülkelerde çalışan işçilerimiz döviz yağdırıyorlar ülkemize. Saklayacak yer yok.
Taşlar yerinden oynamış, Türkiye'de dengesiz, kontrolsüz ve de hiç bir müdahalesiz, ilkel bir anlayışıyla kalkınıyor hesapta... İşçilerimiz, köylerinde dağa-taşa çok katlı konutlar yapıyor. Çoğunluğu ailecek kent merkezlerine haklı olarak akın ediyor.
Herkes bildiğini okuyor/yapıyor. Köyler boşalıyor.
Hesapta Türkiye kalkınıyor!.. Geldiğimiz nokta ortada... Şimdi de köyleri yine eski havasına kavuşturmak için çiftçileri destekleme kararı alındı. Büyükbaş denendi, olmadı. Şimdi küçükbaş hayvan verilecek. Ama 400 bin lira güvence gösteren çiftçiler bu desteklemeden yararlanacak...
İşte geldiğimiz nokta... Çiftçi ve 400 bin liralık güvence...
Olan beri gelsin!..