Dünyaya bağlılık
Bir dilenci ününü duyduğu, görmeyi arzuladığı bir Sufi Derviş’in yaşadığı yere gitmiş. Dilenci, Derviş’in meziyetlerini, hünerlerini, tevazusunu çok duymuş. Bu Derviş’i tanımak için bir aylık uzun bir yoldan gelmiş. Sormuş, soruşturmuş sonunda Sufi Derviş’in yaşadığı yeri bulmuş.
Sufi Derviş, ipek ipleri altın kazıklara bağlanmış çok değerli kadife minderlerin olduğu bir çadırın içinde oturuyormuş. Dilenci bu manzarayı görünce çok şaşırmış. “Efendim” demiş. “Sizin ruhaniliğiniz bu mu? Sizin dünyayı terk etmişliğiniz bu mu? Sizin hakkınızda o kadar çok şey duydum ama duyduklarımla gördüklerim tam ters şeyler. Siz burada debdebe içinde yaşıyorsunuz. Tam bir hayal kırıklığı yaşadım”.
Sufi Derviş’i gülümseyerek “Tüm bu şatafatlı şeyleri arkamda bırakarak seninle gelmeye hazırım” demiş. Bunu söyler söylemez de hemen ayağa kalkmış ve dilencinin koluna girerek onu çadırın dışına sürüklemiş. Dilenci sandaletini giymeye bile fırsat bulamamış. Birkaç adım yürümüşler ama dilenciyi bir sıkıntı basmış. Dilenci “Kesemi ve asamı çadırınızda bıraktım. Onlar olmadan bir şey yapamam. Lütfen ben onları alıp gelinceye kadar beni bekleyin” demiş. Derviş “Sevgili kardeşim” demiş. “Benim çadırımın altın kazıkları kalbime değil, dünyaya saplanmış. Ama senin kesen hala seni takip ediyor”.
Yarın birisi gelse “Hadi gidiyoruz” dese her şeyinizi bırakıp gidebilir misiniz? Gidemiyorsanız sizde manen bir dilencisiniz.
Derviş, dünya malına tamah etmeyen insandır. Cüzdanınızı kalbinizin üzerinde taşıyorsanız siz iflah olmaz bir dilencisiniz demektir.
Arabanıza bağlılık, evinize bağlılık, eşyalarınıza bağlılık sizin huzurunuzu, mutluluğunuzu alıp götürür. Çünkü hep onları kaybetme korkusu ile yaşarsınız. İstekleriniz, arzularınız ne kadar çoksa dünya malına bağlılığınızda o kadar artar.
Asıl olan derviş gibi ayrılık vakti geldiğinde arkana bile bakmadan dönüp gidebilmektir. Mutluluğun ana noktalarından birisi de kaybetme korkusunu yürekten çıkarabilmektir.