Futbolu ilk kez Türkler oynadı
Türk basınına yaşamını adayan Hürriyet gazetesinin kurucusu Sedat Simavi’nin 1930’larda yayımladığı Yedigün Dergisinin bu yıllara ait sayılarını incelerken gazete ve dergilerin içerik açısından geleceğe yönelik (kalıcılık)larının ne denli önemli olduğuna bir kez daha tanık oldum.
Yedigün" dergisinin Eylül 1935 tarih 135. sayısının 17. sayfasında dönemin ünlü tarihçisi/yazar İbrahim Hakkı (Konyalı)nın “Kütüphanelerimizden çalınan milyonluk eserler” başlıklı yazısı gerçekten öğretici...
Ve de üzüntü verici...
Maalesef, günümüzde de kütüphanelerden çeşitli yollardan kitap çalındığını gazetelerden okuyor, duyuyoruz. Kitap, dergi sayfalarının yırtıldığını, kimi yazıların/resimlerin jiletle kesilip alındığını üzülerek öğreniyoruz. Ama geçmişte böyle aşağılık yoldan çalınanların değerini ne ile ölçebiliriz şimdi?
Para ile de satın alınamazlar ki...
Yedigün’deki söz konusu yazının bir bölümünde dikkatimi çeken ne oldu biliyor musunuz?
Rahmetli İbrahim Hakkı Bey şöyle yazmıştı:
“Üniversite Kütüphanesi’nin müzesinde (35) numarada kayıtlı Matrakcı Nasuh’un (Seferi Irakeyni Sultan Süleyman) adlı eseri bir şahaserdir. Bu kitapta Kanunî’nin İstanbul’dan kalkarak Bağdat’a, Tebriz’e varıncaya kadar uğradığı bütün şehirlerin vaktiyle yapılmış minyatürleri vardır.
Aynı müzede (121) numarada kayıtlı (Hatayname) çok kıymetlidir. Bunda futbolun Türkler tarafından icat edildiği anlatılmaktadır. Beyazıt Umumi Kütüphanesi’ndeki (Hadisi Nev) adlı altınla yazılmış eser de paha biçilmeyecek kadar kıymetlidir. Bunda Kristof Kolomb’un minyatürleri vardır.”
Lütfen dikkatlerinize sunarım: Kütüphanelerimizde ne değerli kültür hazinemiz varmış bir düşünür müyüz?
Bu noktada yinelemekte yarar görüyorum. Rahmetli İsmail Hakkı Bey, böyle bir yazıyı kaleme almasaydı, hangimiz bu bilgilere ulaşlabilirdik? Bu noktada merak ettiğim bir husus var: 1935 yılında “var olan” o kitap, olduğu yerde duruyor mu, yoksa daha öncekiler gibi uçup gitti mi?
Bu noktada bir başka soruya takılıp kaldım: Batının gaddar, kan emici, yakıcı/yıkıcı anlayışla girdikleri her ülkede o ulusun tarihle olan bağlarının kopması için ilkin yağmaladığı kütüphaneler olmuyor mu? Irak’ta bunu yapmadılar mı?
Çok şükür Allah’a ki, bu toprakları işgal etmeye kalkıp Türk’ü kendi topraklarında/vatanında parya yapmak isteyen istilacı/sömürgeci güçler bunu başaramadılar. İstanbul’daki tarih hazinelerimizi, paha biçilemez kütüphanelerimizi yağmalayamadılar.
Bu noktada daha sakin bir düşünceyle Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına saygım, sevgim daha da arttıyor.