Öğrendiklerini sorgula
Gün içerisinde söylenenlerin, yazılıp çizilenlerin, işitilenlerin hemen hemen hepsine ne kadar çok inanır olduk aslında hiç sorgulamadan.
Hakkında kesinlikle herhangi bir fikir sahibi olmadığı halde, bir şeyin doğru ya da yanlış olduğunu, insan çoğunlukla söyleyen kişiye göre değerlendirip karar veriyor. Evet, o söylediyse kesin doğrudur der, söylenilen her ne ise çoğu zaman hiçbir sorgulama şansı dahi vermeyiz günlük yaşantımızda.
Ders eğitim psikolojisi, okulda isminin sürekli duyulduğu, çok da etkili bir şekilde ders anlatan profesör girdi sınıfa. Müthiş bir ders anlatışı vardı gerçekten de. Dersinden kalmamak için ağzından çıkan hemen hemen her kelimeyi yazıyorduk hızına yetişebildiğimiz kadarıyla.
Bunu fazlasıyla fark etmiş olacak ki, bir anda yazdığımız notların arasına birkaç anlamsız ve alakasız cümlelerin de karıştığını fark ettik sonradan.
Hemen hemen herkes birbirine baktı o esnada ama anlattığı hiçbir şeyi kaçırmamak için odaklanıp aynı şekilde not almaya devam ettik.
Daha sonra birkaç itiraz sesi yükseldiyse de
“Ben eğitim camiasında bilmem kaç yıllık profesörüm. Söylediklerimi mi sorguluyorsunuz” deyince, yanlış da olsa, anlatılan ve yazdırılan her cümlenin doğruluğuna inandırdık kendimizi işte o zaman. Evet, çünkü o bir profesördü. Ve genelde yanlış bir şey söylemezdi.
Birkaç yanlış bilgi, hiçbir sorgulamaya mahal vermememiz üzerine, doğrularımız arasında yerini almıştı kısa bir süre içerisinde.
Sınava yanlış olan doğrularımızla girip, sınav sonuçlandığı zaman ancak fark edebilmiştik ama o zaman iş işten geçmişti ne yazık ki. Sonucu kötü de olsa, yaşantımızda her zaman kullanabileceğimiz daha doğrusu kullanmamız gereken bir tecrübemiz olmuştu artık bu olaydan sonra.
Söylenen her şey veya sadece işittiklerimiz olsun, kimin söylediğinin pek de önemi olmadan, doğru diye yer almamalı algımızda.
Söylenen veya öğretilen her ne ise, en ufak bir tereddütte dahi zihnimizin sorgulamasına izin vermeliyiz.
Araştırıp, sorgulamakla daha çok netlik kazandırabilmeli insan zihninde yer edinecek olana.
Bunu başarabildiği takdirde de, farklılık yaratıp yaşadığı toplumda biraz daha ileriye doğru adım atacaktır.
“Buradaki amacım, size düşük not vermek falan değil kesinlikle. Asıl amacım ileriki yaşantınızda öğrenime, bilgiye, bilime her zaman bir sorgulama şansı vermenizi sağlamak. Çünkü bunun ne kadar gerekli olduğunu gerçek yaşamla ilişkilendirdiğiniz zaman daha çok fark edeceksiniz” demişti hocamız.
Dünya genelinde, ülkeler arasındaki eğitim seviyesi arasındaki fark da, sorgulayan, araştıran bireylere fırsat verilip verilmemesinden kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Çünkü sorgulama fırsatı verildiği ölçüde beyin yeni nitelikler geliştirebilir.
İşte toplum olarak en büyük eksikliğimiz de tam olarak bundan kaynaklanıyor maalesef.
Düşünmeye ve sorgulamaya fazla yer vermeden, sürekli bir şeyleri dayatarak, bastırarak öğretme çabası içerisine girmiş neredeyse herkes.
Bundan dolayı bireyler, ezberci ve pragmatist olarak yetişiyor ne yazık ki. Bu durum da düşünenin, sorgulayanın, araştıranın gittikçe azaldığı ve bununla birlikte bir toplumun bir başkasına göre, her açıdan daha üst ya da daha alt seviyede kaldığını gösteriyor haliyle.