Ustayı, şarlatandan ayırmalıı!

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Bir gazetede okudum - “Şarlatanlara Dikkat Edin! Piyasada çok sayıda usta danışman olduğu gibi çok sayıda da şarlatan danışman cirit atıyor...”

Nereden çıktı bu şimdi? Danışman alacağız ya, konu taze. Kendimizi şarlatanlardan nasıl uzak tutacağımızı düşünüyorum. Sahi, şarlatanı, ustadan nasıl ayırt edeceğiz?

Aklıma gelen bazı ölçütler şunlar…

Şarlatanlar, kendilerine muhteşem lakaplar takar... Bazı şarlatanlar kendilerine utanmadan, sıkılmadan Şirket doktoru... Kurum terapisti... Türkiye’nin yetiştirdiği deha!,... Bu alandaki yegane uzman!... Şu kadar ödüllü, madalyalı adam!... Müthiş etkileyici konuşan insan! ... Yerli guru! ve benzeri unvanlar yakıştırarak, vitrinlerini şatafatlı bir şekilde takıp, takıştırıp, giyinip, kuşanıp dekore ederler, para veya çıkar karşılığı tuttukları yandaş avenelerine ettirirler.

Aynı endüstri içinde dolanıp durur... Ellediklerinin dışında diğer endüstrilerden görgü, bilgi veya deneyim aktaramazlar, çünkü bilmezler. Ama çaktırmaz, her şeyin cevabını ezbere bilirmiş gibi görüntü verirler. Cevapsız hiçbir şey kalmaz, her şeyi çok bilmiş bir uzman edası ile anlatırlar.

İneği öldürmeden, alabildiğince sağar... İşi uzatıp, proje içinden proje çıkarıp, o kadar daha çok para alırlar.

Sizlere ömür

Akıl satıcısı sizlere ömür olur ve cennete gider. Kuyruğa girer ve sırasını beklerken ileriden Aziz Peter onu uzaktan tanır ve yanına kadar gelerek sıranın en başına getirir.

Akıl satıcısı şaşırır –“Bana niçin ayrıcalık yaptınız, en öne getirdiniz? Sıramın gelmesini bekleyebilirdim. Benim ne özelliğim var?”

Aziz Peter gülerek cevaplar –“Siz müşterilerinize akıl verirken saat başına ücret alıyordunuz değil mi?”

Akıl satıcısı şaşkın –“Evet, verdiğim akıl için saat başına fatura keserdim!”

Aziz Peter – “İşte kestiğiniz o faturalara göre hesap ettim siz tam tamına 193 yaşınızdasınız. Sizi ayakta bekletmek ayıp olurdu!”



Peşinatsız iş görmez... İyi danışman işin avansı banka hesabına geçmeden veya cebine girmeden işe girişmez. Çok haklıdır, eğer girişirse para almadan sahneye çıkan hanendenin durumuna düşer, parasını ya alamaz ya da sürüm sürünerek çok sonra alır.

Son soru neydi?

Akıl satıcısına giden adam sorar –“Danışma için ne kadar ücret alıyorsunuz?”

Akıl satıcısı - “Üç soru için $ 50.”

Adam - “Çok yüksek değil mi?”

Akıl satıcısı – “Evet. Üçüncü sorunuz neydi?”

İşbirliğini geliştirmek yerine gerginliği artırır... İşbirliğini, takımdaşlığı geliştirmek yerine insanlara arasındaki gerginliği tırmandırıp ekmek teknelerini sağlama alırlar.

Kısa dönem başarısı peşindedir... Kısa dönemde elde edilecek yalap şap başarı danışmanı ihya eder ama sanal piramidin uzun dönem bir çok başarısını engeller.

Tecrübelerime göre bir kaç danışmanlıkta birkaç hususa daha dikkat etmek gerekiyor.

Kök salar... Bazı danışmanlar kendilerini vazgeçilmez hale getiriyorlar. Önce bir sorun yaratıp sonra kolayca çözüp vazgeçilmez olmaya çalışıyorlar. Müşterinin işleri ve iş görenleri yakından kontrol isteğini kamçılayıp “Benden çalıyorlar!” paranoyası içindekileri daha yakından kontrol kısır döngüsüne bağımlı hale getiriyorlar.

Müşterinin gözünü boyar... Körlerin ülkesinde şaşıların kral olduğu gibi bir iki küçük iyileştirme onların arkasına sığacağı kadar siper oluyor. Patronun ağzına değil ayağının gittiği yere bakıyor ve başarısını buna bağlıyor.

Müşteriyi kendine bağımlı kılar... Sizin rotanızdan ayrılmıyorlar. Yenilik, değişik bakış açısı yerine üst yönetimin bakış açısını irdeliyorlar ve sürdürüyorlar.

Özgün yemek yerine konserve çözüm üretir... Belledikleri bir çözümü konfeksiyon giysi veya şablon gibi her yere ambalajını allayıp pullayıp tekrar tekrar sunuyorlar.

Zor yerine kolayı seçer... Pastayı büyütmek yerine aynı pastayı yeniden paylaştırma yolunu seçiyorlar.

Karga gak dedi...

Günlerden bir gün ıssız bir dağ başında çoban koyunlarını otlatırken yanında son model bir Cherokee durur, içinden marka giyimli, pahalı gözlüklü ve kravatlı bir adam iner ve çobana sorar - “Eğer süründe kaç koyun olduğunu tahmin edersem bana bir koyun verir misin?”

Çoban da adamın ne yapacağının merakı ile kabul eder. Adam hemen bir diz üstü bilgisayar çıkartır, uydu anteni kurar, uzaydaki uyduların biriyle bağlantı kurup, 150 sayfalık bir rapor basar ve bir saat sonra “Burada, tam tamına 586 koyun var,” diye sonucu açıklar.

Çoban, “Evet, doğru,” diye cevap verir. Adam yaptıkları anlaşma gereği sürüden bir koyun seçer, arabaya yerleştirirken çoban sorar - “Ben de senin mesleğini bilirsem, bana koyunumu iade eder misin?” Adam çobana aşağılar bir şekilde süzer ve kendinden emin konuşur - “Tabii, olur.”

Çoban, burada ismi lazım olmayan dev bir danışmanlık kuruluşunu belirterek - “Sen, bilmem ne kuruluşunda danışmansın.” Adam hayretini gizleyemez - “Nasıl anladın?”

Çoban, “Kolay oldu. Çünkü, seni ben çağırmadım, kendin geldin. Bana bildiğim bir şeyi söylemek için bir koyunumu istedin. Üstelik çobanlıkla ilgili hiç bir şey bilmiyorsun, koyun diye köpeğimi arabana tıkıştırmaya çalışıyorsun.”

Kendimi şarlatan danışmanlardan korunmayı becerebileceğimi sanıyorum…

Ustayı, şarlatandan ayırmalıı!