Karınca gibi olamamak...
Sizi bilemem, ben karıncaları çok seviyorum.
Önce çok çalışkanlar... Yaşamlarını öylesine disipline etmişler ki, bir yaz mevsimi boyunca hiç kavga/gürültü yapmadan bir yerlere giderler, oradan ağızlarına aldıkları yiyecekleri yuvalarına taşır dururlar.
Hiç durmazlar.
Nereden mi biliyorum bunları?
Yaşam deneyimimden ve karıncalarla olan yakınlığımdan.
Her yıl bahara yukarı havalar ısınmaya başladığında birer ikişer görünürler doğada...
Sonra sayıları giderek artar, buldukları yuva yapılacak ortamda yumurtlayıp yeni yavrularla adeta bir ordu olurlar.
Bir görseniz onların günün her saatinde -gece bile- çalışmalarını...
Yuvadan çıkan karınca, kurulmuş bir robot gibi hedefine giderken aynı yoldan gelen kendi karınca ailesinden bir karınca ile karşılaşınca sanki insanlar gibi selamlayıp/öpüşüp yoluna devam eder.
Yuvadan çıkış ve yuvaya dönüş trafiği hep aynı yol üzerinden olur.
Bir yol izi yaparlar bu gidiş-gelişlerle.
İnsanların karayolları gibi...
Karıncalar güçlü yaratıklar... Kendi ağırlıklarının çok üzerinde ağırlıktaki yiyecekleri ağızlarıyla ısırıp yuvalarına taşırlar. (Bu gücün kaynağını, nedenini araştırmam gerekiyor.)
Karıncaların örnek alınacak bir dünyaları var.
Çalışkanlıklarıyla...
Hak, hukuk bilirlikleriyle...
Barışseverlilikleriyle...
Yaşamımı nehir söyleşi şeklinde yazıp kitaplaştıran Türk edebiyatının günümüz yazarlarından Nazan Bekiroğlu da karıncalara olan ilgimi görüp kitabına "Karınca İzleri" adını verişi belki de bundandı.
***
İnsanların doymak bilmez ihtirasları/kaprisleri yüzünden neler yaşadığımız ortada.
Güçlü olanlar hep zayıf olanları eziyor.
Batı dünyasının asırlarca sömürüp büyüttüğü midelerini doyurmaları, yani sosyal yaşam düzeylerini korumaları için kaynak ararken mazlumların başına bela açmayı, onları öldürmeyi, evlerinden/yurtlarından kovmayı hüner sayıyorlar kendilerine.
Batı, dünya halklarının toplumsal kalkınmasını değil, sadece kendilerinin yaşam koşullarını düşünüp, sürdürmeyi amaçlayan tutumudur bugünün pisliklerinin temelinde yatan.
Dünya onlarla vardır, onlar dışında köleler yaşar.
Köleler ise onlara hizmet etmekle yükümlü...
Bugünkü dünyanın sorunu bu işte...
***
Ben karıncaların birbirleriyle kavga ettiğini hiç görmedim.
Hiç bir karınca, bir başka karınca yuvasına girip buradan birşey aşırmayı/çalmayı düşünmüyor.
Kurulu çalışma düzenlerinde barış içinde, çalışarak yaşamlarını tamamlayıp arkadan gelen karınca kuşaklarına örnek olma mirasını bırakıyorlar.
Arılar da öyle...
İnsanlar kaprisleri/kinleri/hoşgörüsüzlükleri/doyumsuzlukları yüzünden ortak yaşam alanları dünyayı savaşlarla bitim noktasına doğru taşıyorlar.
Karınca kadar olamıyorlar.