Descartes
Model, paydaş tanımı ile işlemeye başlar. Paydaş bir kuruluşun varlığından doğrudan veya dolaylı olarak etkilenen kişi ve kuruluşların bütünüdür. Sermaye sahipleri, kredi verenler, yöneticiler, çalışanlar, müşteriler, devlet, yerel kurum ve kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları, çevre dâhil olmak üzere kuruluşun faaliyetlerinden fayda ve zarar gören kimselerin tamamı paydaştır.
Paydaşların her birinin kuruluştan beklediği bir performans vardır – verimlilik, hedeflere isabet, müşterilerce istenen mal ve hizmeti üretmek, bol kazanç, yüksek kar, yüksek ücret ve prim, çok vergi, temiz çevre, eli açık bağış, diğer toplumsal sorumlulukların yerine getirilmesi. Her beklentinin yerine getirilmesi paydaşı mutlu, beklentinin ardında kalınması, ulaşılamaması paydaşı perişan ediyor.
Kuruluş yönetimleri de paydaşların beklentilerini karşılayacak sonuçlara ulaşmak ve paydaşlarını memnun etmek üzere bir dizi faaliyetlerde bulunuyorlar. Bu faaliyetlerin her biri alt süreçlerden oluşan birer çevrim özelliği gösterir. .
Yöneticiler bu ana çevrimleri başarıyla döndürebilmek için dört ayrı boyuta daha bakmak zorundadır. Dört boyutu dört Y harfiyle simgelenir -
Yüklenim - Yön verme – Yol verme – Yenileme
Yüklenim kuruluşa misyon ve vizyon kazandırmak, paydaşlarına karşı üstleneceği sorumlulukları açık ve seçik olarak belirlemek için izlenen süreçlerdir. Yön verme kuruluşun yükleneceklerini ve yüklendiklerini idare edecek paydaş kesimlerini ele alan liderlik, yöneticilik, patronluk, bürokratlık, çalışanlık, danışmanlık gibi süreçlerden oluşur. Yol verme çalışanların katılımını sağlamaya yönelik çalışmaları kapsayan iletişim, isteklendirme, sorun çözme, yardımlaşma, takım çalışması, anlaşmazlık yönetimi, yetkilendirme, güçlendirme, etkileşim. Gibi süreçlerden oluşur. Yenilme ise süreçlerde ve çevrimlerde sürekli iyileştirme amacıyla standart koyma, hata yönetimi, şikâyet yönetimi, zaman yönetimi, kalite maliyeti, kalite araçları, kıyaslama başlıkları altında izlenen süreçlerdir.
Yüklenim ve yenileme boyutları sistem bileşenini; yön verme ve yol verme boyutları insan bileşimini oluşturur. İnsan bileşeni önden çekişli aracın direksiyon yardımıyla ön tekerlekleri kontrol eden ön aksını, sistem bileşeni ön tekerleğin gittiği yere dönen, onun yönünü takip eden arka aksını meydana getiriyor. Arabanın ön tekerliği nereden geçerse art tekerlediği de oradan geçiyor, o nedenle her iki aksa da, dört dönere de ihtiyaç bulunuyor.
Bu dört boyutun her birinin kendi içindeki çevrimi önemli olduğu kadar karşılıklı etkileşimleri de önemli. Birinin eksikliği halinde bütün yönetimin tökezlemesi kaçınılmazdır. Yüklenimsiz yön verme, yön vermesiz yol verme, yol vermesiz yenileme, yenilemesiz yüklenim ve yön verme, yüklenimsiz yol verme olmuyor.
Basit anlatımla kitapta organizasyon sistemlerinin işleyişi ele alan Paydaş – İş Çevrimi – Sonuç yaklaşımına bu dört Y boyutu eklenerek bir yaklaşım bütünlüğü sağlanmaya çalışılmıştır. Bu modelin işlemesi için ayan beyan bilinen, herkesin bilgi dağarcığındaki öngörülere ve başarı reçetelerine yer verilmemeye özen gösterilerek çarpıklıklar, aykırılıklar, buzdağının su kesimi altında kalan olgular, davranışlar, öngörüler, tepkiler ve karşı tepkiler sergilenmeye çalışılmıştır.
Bir kuruluşun paydaşları ve onların içinde yer aldığı ortamı, kültürü, vasatı ele alan ilk bölümden sonra sırasıyla yüklenim, yön verme, yol verme ve en son bölümde de yenileme işlevleri ele alınmaktadır.
Bu çalışma hayal yerine tamamen gerçekler üzerine kurulmuştur. Ne iyimserlik, ne kötümserlik sergilenmeye gayretkeşliğine girişmiş, ne de herhangi bir kişi, grup veya kurumsal hedefi acımasızca eleştirmeye yönelmiştir. Kanımca her okuyucunun bu seçme yazıların bir yerinde “Bunu ben yapıyorum... İşte burada anlatılan benim başıma geldi... Buna şahit oldum...” gibi tanıdık bulacağı satırlar var. On yılı aşkın süreyle üniversite lisans ve lisansüstü düzeylerde öğrenci yetiştirme, bunun üstüne yirmi yılı aşkın bir süre piyasada genç yönetici yetiştirme çalışmalarımda reality shock – gerçek şokunu değişik dozlarda yaşayan insanlarla haşır neşir oldum. Gerçek şoku, öğretilen (ideal) ile gerçek (uygulanan) arasındaki sapmaların insanlar üzerine kapattığı şaşkınlık, isteksizlik, bezginlik, umutsuzluk, yabancılaşma, çaresizlik, sürüye takılma örtüsüdür. Bu örtüyü kaldırmanın yolu gerçekleri başına gelmeden önceden tanımaktan geçiyor.
Yabancı bir ülkeye giderken bize rehberlik edecek, yol yordam gösterecek bilgi toplar, karşılaşacaklarımızı önceden görmek isteriz. Öteki Yönetim Günlüğü ilk kez yolculuğa çıkacaklara bu rehberlik hizmetini vermeye çalışıyor, daha önce oraları görenlere de bir öz eleştiri yapma ve öz iyileştirme ipuçları sunmaya yöneliyor. Unutulmamalıdır ki, yönetim bilgelerinin yazdığı, batı dünyasında kapış kapış çok satan yeni yönetim kitapları, en çok piyasada boy gösteren popüler yönetim tekniklerinin başına açabileceği dertlerden ürken, bunlara karşı hazırlıklı olmayı yeğleyen, panzehir geliştirmeyi düşünen çalışanlar, yöneticiler ve patronlar tarafından okunmaktadır. Bir yanaşın bir hikmeti olsa gerek...