El âlem gider Mersin’e..
“Yönetim uygulamalarının neresinden neresine geldik muhasebesi yapayım,” diye içimden geçiriyorum. Bilanço çıkınca takke düştü kel göründü. Bir işin tam tersinin yapıldığını çok güzel ifade eden “El âlem gider mersine birileri gider tersine,” deyimini çok sevimli bulurum.
Şimdilerde, medyanın ağza yakın gelen mikrofonlarına, büyük ağızlar “devlet yeniden yapılandırılmalı, devlet küçülmeli,” filan gibi bazı sözler sarf ediyorlar. Bunu söyleyenler hep muhalefete mahkûm olup da bir türlü iktidar olamayanlar değil, geçmişte hep iktidar olup bir türlü yapmaya yanaşmadıkları veya umursamadıkları bu işi yeni toy politikacılara ihale etmek üzere konuşan zatlar. Konuşmacıların henüz ne olduğunu tam bilmedikleri veya telaffuz dahi edemedikleri yönetim kavramı içeriğini, bir asır kadar önce, başkaları söylemiş, ilkeler koymuş, tartışmaya açmış.
Bazı aklı ehillerin modern işletmecilik ilkelerinde, son 50 yıldır her yerde anlatılmasına rağmen, pek bir yol alamadıkları görülüyor. İşletmecilik işlerini önce Hitler mezaliminden kaçan Alman uyruklu azınlıklardan sonra Amerikalı yönetim misyonerlerinden dinlemiş olmakla beraber günlük hayatta kullanmak için çok az çaba sarf etmişler. Bu tespite karşı çıkanlar, “Haksızlık ediliyor,” diyenler olabilir. Karşı çıkanların çoğunun da işletmeciliği yabancı eserleri çat pat tercüme edip telif adıyla kaynak maynak göstermeye zahmet etmeden yayınlayanlar, bir kaç Harvard İş idaresi Okulu makale ve vakası öğrenip bunu sağa sola satanlar olması daha kuvvetle muhtemel. Söz meclisten dışarı, onlar kendilerini fevkalade iyi bilir.
İşte 50 yıllık boşa çekilen küreğin, kat edilen arpa boyunun ve halen ısrarla sürdürülen zaman ve kaynak israfının ispatı için kuramda yazılanlarla piyasada yapılanlar, karşılaşılan buluşlar arasındaki farklara bakmak yeterli olabilmektedir.