Ego süsü sever
Genç kral her gün kendisini bir odaya kilitlermiş. Bu gizli odada yaklaşık bir saat kalırmış. Kralın bu gizli odası herkesin merak duygusunu uyandırıyormuş. Herkes kralın içeride ne yaptığını merak ediyormuş. Hatta kralın annesi, kardeşleri, eşi kraliçe içeride neler yaşandığını bilmiyormuş. Herkesin en büyük isteği bu gizemi çözmekmiş. Krala içeride ne yaptığını sorduklarında kral sadece gülümsüyormuş.
Kralın yakın çevresi bu sırrı öğrenmek için odaya bir delik açmışlar. Böylece kral odaya girdiğinde onu gözetleyebileceklermiş. O sabah kral odaya girmiş ve kendini içeri kilitlemiş. Delik açan yakınları onu gözetlemeye başlamışlar. Delikten içeri bakan hemen gözünü çekiyormuş. “Bu çok tuhaf” diyormuş. Ve aceleyle oradan uzaklaşıyormuş. Çünkü kral çok enteresan bir şey yapıyormuş. Kral odaya girince bütün elbiselerini çıkarıyormuş. Odanın ortasında çırılçıplak duruyormuş ve Tanrıya “Ben buyum” diyormuş. Ellerini göbeğinde bağlıyor ve sürekli “Ben buyum. Ben şu kıyafetleri giyen kişi değilim. O tamamen sahte biri, o ben değilim. O süslü kıyafetlerle nasıl karşına çıkabilirim? O kıyafetler benim egomun süsleri, benim gerçekliğim değil. Ben buyum. Bak karşında çırılçıplak duruyorum. Ben senin karşına egomun bütün süslerini bırakarak çıktım” diyormuş.
İnsan hayatta gerçekliğinin çırılçıplak olduğunun farkına bir varsa bu kadar acı, işkence, sıkıntı yaşamaz.
Ama ego bu çıplaklığı kabul etmek istemez.
O hep çıplaklığı kapatmak ister.
Hiçbir kıyafet insanın gerçekliğini yansıtmaz. Her kıyafet sahtedir. Kıyafetler ne kadar güzelse, süslüyse içindeki insan o kadar sahtedir. Bir insanın sahteliğini anlamak için elbiselerinin süsüne bakın.
Araba, egoyu süsleyen başka bir aksesuardır.
Yatlar, katlar, uçaklar, mevkiler, makamlar sahte kendiliği gizlemeye yönelik yamalardır. Ego; süsü, gösterişi çok sever.
İçi sönük olan insan dışını parlatır.
İçi karanlık olan dışını aydınlatır.
Hani gece bazı binalar aydınlatılıyor ya aynen onun gibi dışı rengarenk olur. Sadece içte olan gerçektir.
İçsel çıplaklığının farkına varan insan yükselir, egonun hegemonyasından kurtulur.
“Ben şöyleyim, ben böyleyim. Ben… Ben… Ben…” diye başlayan cümleler egonun sözleridir.
Senin içsel benliğinin hiçbir elbiseye, makyaja, süse ihtiyacı yoktur. O olduğu gibidir.
İçsel benliğini bulduğunda, keşfettiğinde mutluğun, huzurun, güzelliklerin sağanak sağanak başına yağdığını görürsün.