Enflasyon hepimizin eseri...
Ekonomi okumayanlar; enflasyonun nasıl gelip tüm yaşamı teslim aldığını bilmezler.
Onlara anlatamazsın da...
Onlar "bildiğim, bildik havaları" ve "günü gün etme havaları" içinde, dertlerden azade yaşar giderler.
"Tuzu kuru olmayan"lar fiyatların yarış yaptığı pazar yerlerinde gerçeği yaşarlar ve kanaat sahibi bireyler olarak "azdan az, çoktan çok ekonomi anlayışı"yla yaşamlarını yarınlara taşırlar. Sürdürürler...
Enflasyon, sadece fiyatların fırlaması sonucu midelerin aç kalması, doymaması sorunu olarak kalmaz, yaşamın her yanına/yönüne bulaşan etkisiyle eğitimde, sosyal yaşamda, dahası her alanda kendini acı acı hissettirir/duyurur.
Yaşamın renkliliği solar...
Ticaret dünyasında kimileri iflas işareti "beyaz bayrak" çeker.
Sağlıkta sorunlar artar.
Ulaşımın hızı düşer.
Mutfaklarda zenginlik azalır.
Eğitimi terk edenler olur.
Kahvehaneler dolar taşar, işsizlik hızla artar.
Enflasyon denen meret öyle bir durum kazanır ki; tüm ülke geçim sıkıntısına düşer.
Türkiye enflasyonlu yaşamın acılarını bir değil; birkaç kez çekti/yaşadı.
Şimdi de aynı sıkıtının başlangıç noktasında bulunuyor.
Kurtuluş çaresi üretimde...
Üretim yapacaksınız ki; enflasyon yarasına merhem olsun.
Yıllardır desteklenen inşaat sektörünün kırsal kesimden kentlere yaptığı göç çağrısının sonucu ortada...
Kırsal kesimde kendi "aile bütçesi"yle kendi geçim çarkını döndüren aileler şimdi kent merkezlerinde "başının çaresine bakma derdine" düştüler.
Şimdi herkes için fedakarlık dönemi...
"Azdan az, çoktan çok..." ekonomi anlayışı...
Zorunlu olarak kemer sıkma dönemi...
Bunu önceden yaşadık. Yaşadık ama ne yazık ki toplumsal anlamda ders alamadık.
Şimdi yaşanacak sıkıntılara karşın yine de ders çıkarılacağı kanısında değilim. Nedeni de; hafıza/bellek zaafiyeti, yaşanan herşeyi unutturuyor bize...
O zaman da; böyle durumlarda ders çıkaramıyoruz kendimize.
Bu da "demokrasi kültürü"nün azlığından/yetersizliğinden kaynaklanıyor kuşkusuz.
Önceki enflasyonlu yaşamın acılarını unutmasaydık, bugünkü ekonomik sorunlarla karşılaşır mıydık hiç?
Bu da demokrasiyi algılama ve de sorgulamama zaafiyetimizin yarattığı sorun olarak her seferinde geliyor önümüze.
Önemli olan nokta da zaten burası...
Demokrasiyi tam olarak algılamıyor, ama seviyoruz.
Ancak demokratik yaşamı yargılamayı/sorgulamayı unutuyoruz.
Peki, şimdi soralım?
Bugün enflasyonun yarattığı sıkıntıları toplumsal anlamda hepimiz omuzluyoruz da; bu enflasyonun nerelerden gelip yaşamımızda karşımıza çıktığını, soframızda aşımıza ortak olduğunu niçin düşünmüyoruz?