Bu duruma düşmemeliydik...
Et fiyatlarını düşürmek için yapılan canlı hayvan ve kırmızı et ithalatı piyasayı rahatlatmış...
Ben demiyorum, önümdeki gazetenin haber başlığı bu...
Nice yıl var bu ülkede "kırmızı et" sorunu yaşanıyor. Sığır ve koyun/keçi sayısında yıldan yıla yaşanan azalmayı dikkate almayan yönetimlerin yarattığı et sorunu ithalat yoluyla çözüme kavuşturuldu deniliyor ama afaki söylemler bunlar.
Et fiyatları eski düzeyine indi mi, onu dikkate alan yok!..
Hesapta kesimlik canlı hayvan ve kırmızı et ithali yapılarak piyasadaki darlığa, fiyatların yükselmesine çözüm getirilmek isteniyor.
İstendi de... Ama tam fıkralık ya da derler ya "Aziz Nesinlik..." bir manzara...
Büyük mizah ustası yaşasaydı, bu duruma ne güzel mizahi öykü yazardı.
Kırmızı et sıkıntısı var ya, hemen ithalat yapılarak soruna çözüm getirildi hesapta...
İthalattan başka yol da yoktu zaten...
İthalat yapıldı.
Bu kez hayvan besicilerinin sesi yükseldi: Besi fiyatları çok yüksek, bu koşullarda besiciliği terk edeceğiz. Elimizdeki hayvanları ucuz fiyattan satacağız. Buna bir çözüm bulun!..
Et fiyatları eski seviyesine düşsün diye ithalat yapıldı...
Durum: bir yanda tüketici, öte yanda hayvan besicileri...
Boyut kazanan bir sorun...
"Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık..." örneği bir durum...
İthalat yapılmış... Stoklar duruyor.
Besiciler hayvanlarının değer kaybından dert yanıyor.
Onun da çaresi varmış meğer!..
İlgililer, hem kırmızı et, hem de damızlık hayvan ihracatı için İran, Irak ve Suriye ile temasa geçildiğini açıkladı.
Oh ne güzel!..
Et ithalatı yap, stokla... Fazla gelirse ya da yurttaş beğenmeyip almazsa ihracat yap!..
***
Bugün gelinen sonuç için yıllar öncesinden bir değerlendirme yapmak istiyorum. Doğup büyüdüğüm kasaba halkı deden toruna sığır besiciliği ve de tereyağı üretimi ile ünlü idi.
Bundan yarım yüzyıl önce ilçenin pazarına yeni doğmuş yerli ve Jersey ırkı üç-beş günlük buzağılar getirilip satılıyordu.
Sevimli mi sevimli buzağılar, yavrucuklar... Ne oluyordu bu yavrucuklar biliyor musunuz? Kesiliyor, kuzu eti aldatmacası ile lokantalara veriliyordu.
O yıllarda bu durumu yazdım, çizdim ama umursayan olmadı. Nice sonraları ilgililer buzağı satımını yasakladılar.
Akıllarınca çözüm!.. Buzağı katilleri bu kez pazardan değil, köylere değin gidip buzağı alıp kestiler.
İlçede veterinerlik var, suni tohumlama yapılır, ama doğan yavrunun ne olduğu sorulmaz, sahiplenilmez.
Sonuçta, kırsal kesimde sığır ve koyun sayısı azaldı. Süt, tereyağı, peynir üretimi durma noktasına geldi.
Kabahat kimin?
Ülkede nüfus belirgin bir şekilde artarken, beslenme kaynakları buna göre bir programa bağlanıp artırılması gerekirken uyumuşuz!
Günlük yaşamışız... Ülkedeki süt ürünleri işleyen kimi fabrikaların ithalat yoluyla Hollanda'dan vb. ülkelerden krema getirtip işlediklerini bilmeyen mi var?
***
Geçmişte kalmış bir başka gerçek: Yine yarım yüzyıl ve öncesinde ülkemiz güney ve doğu sınırlarından Suriye, İran ve Irak'a koyun-keçi kaçırılıyor, hayvan kaçakçılığı yapılıyordu.
Sınır boyunda yaşayan kimi yurttaşların geçim yolu bu kaçakçılıktı. Kimileri bu uğurda yaşamlarını mayın tarlalarında sonlandırdı.
Biz şimdi nüfusumuza ucuz et yedirme sorunu iile cebelleşip duruyoruz.
Eski deyimle, "Biz buna müstehakız!.."mı diyelim?