Biraz kitap
Gazeteye yazı yazdığım zaman, memlekette yaşanan bunca önemli ve ciddi sorunlar varken arada hafife kaçan bir konuyu ele aldığım zaman, bu sayfayı biraz meşgul ettiğimi düşünüyorum açıkçası. Ama yine de herkesin konuşup tartıştığı olaylara bir nebze uzak kalarak yazmak, daha keyifli geliyor diğer yandan da.
Hiç gündemden düşmeyen siyaset mesela, şu sıralar yerel seçimlerin de yaklaşmasıyla gereğinden fazla konuşuluyor haliyle. Her zamanki gibi herhangi bir seçim yaklaşınca herkes, siyaset uzmanı kesiliyor bir anda. İşte tam da bu noktada, gündemin dışına çıkıp, farklı bir konuyu ele almak ve herkesin konuştuğunun bir parça dışına çıkmak gerektiğini düşünüyorum arada. Çünkü konuşulanların neredeyse hepsi aynı çilenin yumağı bakıldığında.
Bir kitap mesela, insanı bu yumaktan çıkarıp yaşadığı dünyanın ötesine, bambaşka bir yolculuğa çıkarıyor. İnsanın karakterini güçlendirip, ona farklı bir bakış açısı kazandırıyor aynı zamanda. O yüzden bu tarz konuları konuşmak ya da yazmak, bana biraz daha samimi ve daha mantıklı geliyor sanırım.
Hayatta herkesin bir amacı, bir hayali vardır. Ama önemli olan insanın bu hayaline ulaşmak için ne kadar çaba sarf ettiğidir. Knut Hamsun, ‘açlık’ adlı romanında tam olarak bu konuyu ele alıyor. Bir insanın hayali için zorlukların üstesinden nasıl geldiğini ve verdiği savaş, derin bir duyguyla anlatılıyor okuyucuya.
Kitabın kısaca özetini ele aldığımızda,
Yazar olma hayali ve yazılarını bastırmak amacıyla Kristiania'ya gelen bir yazarın çocukluk ve gençlik yıllarında açlıkla, hayatın gerçekleriyle ve hayalleriyle yaptığı mücadeleyi ele alan, oldukça sürükleyici bir kitap. Bir yandan açlıkla kıvranırken diğer yandan yazdığı yazılarla geçinme mücadelesi veren kitabın kahramanı, bu savaşta yenik düşüp, parasız pulsuz kalıyor.
Karşılaştığı zorluklar, çektiği sıkıntılar, açlık ve yaşadığı tüm olumsuzluklara rağmen amacından vazgeçmeyen kahraman, tüm bu olumsuzluklara karşı gururundan, ahlaki değerlerinden de ödün vermiyor aynı zamanda. Bir solukta okunabilecek tarzda olan kitap, bireyin toplumda çektiği sıkıntıları dile getiriyor daha çok. Yani kısacası, hem aç hem de sefil halde yaşamını sürdüren bir insanın toplumla ve kendisiyle olan kavgası anlatılmaktadır.