PAYDAŞ

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Sanal piramitlerin içinde oturan veya dışında olan sakinlerine paydaş deniyor. Paydaş sözü edilince, bazı işletmeci akademisyenler hemen isim hakkını eline tutan patent sahibi veya ciddi bir bilimsel çalıntı yakalamış edası ile “Kimden bahsediyorsun?” diyerek derinlemesine açıklama ister. 

Kimine göre paydaş herhangi bir işten, kuruluştan çıkarı olan kişi veya gruplardır. Kimine göre ise bizim hissedar diye bildiğimiz bir ticari kuruluşa para yatıran ve karşılığında kar payı almayı bekleyen kişi veya gruplardır. Ben bugüne kadar hiçbir sonuç vermeyen, akademisyenler arasında kırgınlığa ve kavgalara dahi varan anlamsız bir tartışmaya girmemek için bir işletmeden çıkarı olan ve hiç olmaz ise benim bildiğim kadarıyla 35 yıldır çıkar zümresi adı verilen herkese paydaş adını vererek tüm tartışmaları sona erdiriyorum! 

Paydaşın çeşidi çok ve her birinin talebi farklı, hatta birbiri ile çelişkili. 

o   Hiç bir yerden kazanamayacağı kadar para kazanmak isteyen, “avuç dolusu çil çil para koyarak iş riskine kahramanca ortak olduğunu” söyleyen iş sahibi (patron) ve onun mali destekçisi hissedarlar (patron yakınları, patronlar koalisyonu veya halka açık şirketlere yatırım yapan büyük - küçük yatırımcılar).

o   Üstüne para vererek sanal piramidin ürettiği mal ve hizmeti satın alan alıcı veya müşteriler.

o   Ücret karşılığı emek arz ederek, üretime ve kalitesine katkıda bulunan çalışanlar.

o   “Çalışanları az para çok lafla gayrete getirdim, hissedarı zengin, müşteriyi memnun ettim,” diyerek bolca ücret, hak ve prim isteyen yöneticiler.

o   “İstediğin malı yemedim içmedim, zamanında istediğin kalitede temin ettim paramı tam ve zamanında ver” diyen satıcılar.

o   “Kör topal, öyle veya böyle, ister beğen ister beğenme sanal bir iş düzeni sağlıyorum” diyerek kazancının zoraki ortağı merkezi ve yerel resmi idareler.

o   “Emekçilerin hakkını savunuyor ve koruyorum” edebiyatı ile sendika aidatını kaynaktan hapseden sendikalar.

o   Sanal piramidin içinde yer aldığı, ondan akla gelebilecek her şeyi, her katkıyı bekleyen yerel toplum, esnaf, işportacı, seyyar satıcı, pazarcı, otoparkçı, dükkâncı. 

o   Aidat tahsilâtı ile iştigal eden meslek odaları, birlikler.

o   Bağış bekleyen sivil toplum kuruluşları.  

o   Çevreye gözü gibi bakıp onun kirlenmesine göz yummayan ve kirletenlere göz açtırmayan yasakçı kuruluşlar ve çevreciler.

o   Sanal piramidi insan yapısı afet ve felaketlerden, rakiplerin yaratacağı vahim kıskançlıktan, borcunu ödemekten kaçınan, velhasıl tüm tehlikelere karşı canla başla, canından aziz koruyan, kendi aralarında adı cosa nostra olan mafya.  

Hepsi paydaş. Büyük de olsa küçük de olsa paydaş, üretilenden bir pay almaya çalışıyor. Ama kime göre paydaş?  Sanal piramit işlerken herkes kendine bir pay çıkarmaya çalışıyor ama sonuçta hiç biri zorunlu olmadıkça patronun ve yakınlarının dışındaki kimseyi paydaş kabul etmeye yanaşmıyor. Dilimize, tam karşılığını ifade etmekten yoksun olsa bile yönetişim adıyla ithal edilen, batı icadı Corporate Governance çalışmaları işte bu zorlu paydaş çekişmesi ve kavgasına bir çözüm getirmeyi amaçlıyor.       

Paydaşın bu kadar bol olduğu bir ortamda paydaşların istek, ihtiyaç, beklenti ve önceliklerine şekil veren temel değerler nelerdir? “Aziz paydaşlarım, aziz vatandaşlarım hangi değerlere sahipsiniz?” diyerek doğrudan doğruya sorulduğunda verilen cevapların hepsi göz yaşartacak kadar yüksek, erişilmez gibi görünüyor – müşteri odaklılık, dürüstlük, vatan sevgisi, yurt bütünlüğü, adalet, hakkaniyet, hukukun üstünlüğü, yardımlaşma, hoşgörü, çalışana saygı ve sevgi, verimlilik!!! 

Eylemlere ve davranışlara bakınca, kısaca pasta cilalı parlak sathın altı kazınınca, bu değerlerin buharlaştığını görünce aklıma bir soru geliyor – Söyleneni mi sorgusuz sualsiz kabullensem, sesimi çıkarmadan yutsam, yoksa bu söylemlerinle davranışların arasındaki eğiklik, çarpıklık senin vicdanını rahatsız etmiyor mu desem? 

“Vatandaşın sunduğu davranış kokteyllerini kritik anlamda gözden geçirmekte yarar var” diyerek akşamı ediyorum, değerler kokteylinin hazırlamak başka günlere kalıyor. 

Endüstriyel körlük diye bir kavram var. Bir endüstri içinde uzun süre çalışıldığı zaman bazı şeylere aşinalık oluşur, diğerleri ise gözden kaçar. Bu olgu genele yansıyınca sonucu daha da kötü olur. Yönetim görme bozukluğunu ve körlüğünü tedavi etmek için önce görme bozukluğu çekenlerin özelliklerini belirlemek gerekiyor. Malum olduğu üzere her görme bozukluğu olana aynı tedavi uygulanamıyor. 

Kargalar ne bulursa yuvasına getirir. Ben de “karganın yaptığını yapayım” diyorum. Ülke kültürü ve onun küçük ölçekte de olsa bir yansıması olan kurum kültürünü ve ortaya çıkardığı sancıları anlamak için özellikle genel kabul gören bazı tutum, davranış ve uyumsuzluk tercihlerine bakıyorum.

“Ben bu - davranış kokteyl prolonge – garabetine katılan kişileri tanıyor muyum?” sorusu ile işe başlıyorum.

PAYDAŞ