Bir insanı en iyi üslubu tanımlar
İnsanlara hizmetin parayla satın alındığı ve paranın artık güç anlamına geldiği günümüzde, ne kadar istemesek de kendimizi bulunmak istemediğimiz bazı olayların ve diyalogların içerisinde bulabiliyoruz bazen. Hele ki hizmet aldığınız bir yerde, bir kiracı olarak kalıyorsanız, bu tarz durumlarla karşılaşmanız daha olası.
Bir insanı en iyi nasıl tanımlarsınız? Sorusuna verilebilecek en iyi karşılığın ‘üslup’ olduğunu düşünüyorum. Kullanılan kelimelerin ifade ediliş biçimi, yani ne söylenenden çok, nasıl söylendiği önemlidir karşıdaki kişinin. İnsanlara hizmet verilen bir yerde, buna daha çok dikkat edilmelidir kesinlikle.
İki gün önce kaldığımız pansiyonun el değiştirmesiyle, işletmeyi yeni sahipleri devraldı. İstek, öneri ve şikâyetlerin dile getirilmesi adı altında yeni sahipleriyle tanışmak istedik hepimiz doğal olarak. Kimi memur, kimi çalışan, kimi de üniversite öğrencisi kaldığımız yerde. Yeni yöneticiler, tanışmak için belirlenen vakitte gelmemekle birlikte öyle bir havayla girdiler ki içeriye, küçük dağları ben yarattım havası hâkimdi her ikisinde de.
Daha çok istek, öneri ve yapılabileceklerin tartışılacağı yerde kendilerine övgüler yağdırarak başladılar konuşmaya. Yok, falan yerde rezidansların da sahibiyiz, yok aynı zamanda emniyet mensubuyum, yok birçok yerde yöneticilik yaptık tarzı gereksiz ve övgü dolu cümleler havada uçuştu konuşmalarının daha başında. İçlerinden biri, satın aldıkları yerle ilgili herhangi bir şikâyet veya bir istek dile getirildiğinde ise, buna sert bir üslupla karşı çıkarak, “sizlere kalacak yer çok, bize de kiracı çok, beğenmeyen çıkıp gidebilir” dedi. Bu tavrı, sahip olduğu maddiyatın vermiş olduğu gereksiz bir özgüvenden başka bir şey değildi sanırım.
“Ben bir öğretmenim ve burada bir hizmet alıyorum. Mesela ben öğrencilerimle bile bu tarz bir üslupla konuşmam, kaldı ki sizin karşınızdaki herkes, eğitim almış, görmüş geçirmiş insanlar, üslubunuz çok yanlış dedi içimizden bir arkadaş” ve çok da doğru söyledi. Bunun üzerine yöneticilerden biri, “Öğrencileriniz sizi Milli Eğitim’e şikâyet eder, isterseniz siz de gidin beni Milli Eğitim’e şikâyet edin” gibi oldukça anlamsız ve yersiz bir karşılık verdi. Öyle tahmin ediyorum, oradaki herkes benim gibi derin bir üzüntüyle içinden sadece gülebilmiştir bu söz üzerine. Yazık, koşullar bazen neleri gerektirebiliyor.