Mahpushane...

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Ülkemizde her iktidarın hapishaneleri boşaltma, yeni suçlulara yer açma tutkusu süregeliyor. Özellikle seçim yaklaşınca hiçbir makul gerekçeye dayanmayan, keyfe keder yapılan af tutkusu özgürlüğe verdiğimiz paha biçilmez değeri simgeliyor.

Peki, sokaktakiler özgür de içerdekiler mi hapis? Bence içerisi dışarısı fark etmiyor herkes, her sanal piramit - kuruluş kendine uygun, küçük, büyük, tek katlı, dubleks, tripleks bir mahpushane inşa edip, içine kuruluyor. Kendine bir de pencere açtı mı keyfine diyecek kalmıyor.

Davranış türlerini açıklamak umudu ile bir insan davranışı pencereleri açmaya karar veriyorum. Pencerelerin işleyişi aptallık faktörünün işleyişine benziyor. Herkeste pencere var ama hangisinin ne boyutta olduğu bir bakışta anlaşılmıyor. Bir pencere açılınca diğer insanlardaki aynı pencereleri açma modası salgın gibi yayılıyor. Pencerelerin bir kısmı en umulmadık, en uygunsuz zamanda açılabiliyor. Bazılarının sadece tek penceresi açık. Kimin, hangi penceresinin ne zaman, nerede, kime, ne kadar açılacağını kestirmek zor.

.. Pencereler...

Biraz gerilere doğru gidiyorum. Ben, Bill Gates ile aynı yıllarda üniversiteye gittim. 1970’li yıllardı. O üniversiteyi terk edip bir garajda bir arkadaşı ile beraber iş hayatına atıldı. Ben ise iş hayatımın üniversite sonrası etabına İstanbul Esnaf hastanesinin Beyazıt’a doğru yüz metre ötesindeki ruhsatsız bir kamu binasının en üst katta koridordan bozma, kavanoz gibi sokak arasına bakan yanı boydan boya cam pencereli, altı metrekarelik bir köşe odada, iki metal masa, dört sandalye ve bir çelik dolap ve benimle aynı kaderi paylaşan bir sınıf arkadaşımla birlikte başladım.

İkimizin çalışma ortamı arasında tek bir fark olduğunu sanıyorum - Gates’in üniversiteye tercih ettiği garajında penceresi yoktu, ama benim odamda vardı. Ama o dünyaya pencereler açtı benim var olan pencere ise oturunca göz hizasına kadar “İçerisi görünmesin,” diye idare tarafından beyaz yağlı boya ile itinasız bir şekilde boyanmıştı. Ben hep pencerelerin içerisi görünmesin diye boyandığını sanıyordum, aslında “Dışarısı görünmesin” diye de boyatılmış olabilirdi de.

Bu sözleri sulu gözlerle, burnumu çekerek  “İmkân mı verdiler de biz yararlanmadık!” edebiyatı için sarf etmiyorum. Vurgulamak istediğim Amerika için fırsatlar ülkesi denir ama bence asıl bu ülkenin fırsatlar ülkesi olduğu. “Gates burada yaşasaydı ne yapardı?” diye post mortem bakarak kendi kendime soruyorum.

Galiba dünyanın en zengini olmak için diğerlerine pencere yaratmakla uğraşmaz, paraları anında sorgusuz sualsiz buhar edecek XXX Large - ekstra ekstra ekstra irilikte - cepler icat ederdi.

Gates vatandaşa nasıl sanal pencereler hediye ettiyse bende has bel kader insanlık görevimi yapıyor insanlığa bir kaç adet davranış penceresi sunuyorum - boğa penceresi, devekuşu penceresi, yetişkinlik penceresi...

Bill’in pencereleri kadar iş yapmasa bile insanlığa küçük bir katkı yapar diye düşünüyorum. Adeta aya ilk ayak basıp, ilk adımı atan Amerikalı astronot Neil Armstrong’un dediği gibi – “İnsan için küçük, insanlık için dev bir adım,” atıyorum.

Mahpushane...