Ahlak mı?
Bugünlerde ahlak konusu gündemden düşmüyor. Herkes birbirine yapmakla suçladığı hırsızlık boyutunu nirengi alarak kızıyor –
“Sen hırsızsın!... Yok, sen benden daha hırsızsın!... En büyük hırsız ne sensin ne benim, en büyük hırsız karşıdaki…” şeklindeki tartışmalar seviyeli bir şekilde sürüp gidiyor.
Çağ atladıkça hırsızlık standartları da çağ atılıyor. Eskiden çalmayan namuslu sayılırken yeni standartlara göre çalmayan enayi sayılıyor. Eskiden çalanlara “Çalmanın büyüğü küçüğü olmaz, hırsızlık hırsızlıktır,” denilerek çaldığının ebadına bakılmadan kızılırdı, şimdi çalanlar bir diğerine çaldığı için değil kendinden daha çok çaldığı için kızıyor. Savaş daha büyük çalanlarla büyük çalmayı beceremeyenler arasındaki husumetten kaynaklanıyor. Küçük çalanlar, büyük çalanlar kategorisine girmeyi başarınca da çıkardıkları çatlak sesler azalıyor.
Neyse ki cepten cebe transferlerin evrensel boyutlarını da öğrendikçe teselli buluyorum. Gelişmiş ülkelerde dev boyutlu halka açık şirketlerin bilançolarını nasıl şişirdiklerini ve çalışanı, sermayedarı, diğer çıkar gruplarını nasıl aldattıklarını, zarara uğrattıklarını, soyduklarını okudukça insan hamurunun fırsatını bulunca her kalıba girmeye müsait olduğu bir kez daha görülüyor.
Adam kaçtı gitti...
Adam bara dalar, acelesi var. Bir Black & White viski ister, bir dikişte içer. Tezgâha beş dolar bırakıp geldiği gibi fırlar gider. Barmen beş doları itina ile katlar; tam cebine atarken patronun çaktırmadan kendini süzdüğünü fark eder.
İzahat vermek durumunda kalır - “Patron, adam bir viski içti, beş dolar bahşiş bıraktı, içkinin parasını vermeden kaçıp gitti!”
Davranışları açıklayan gerekçe çok iyi olunca insanın nutku tutuluyor.
Ahlak bunalımı dünya kurulduğundan beri her yerde insanların karşısına dikilip duruyor. O kadarla kalsa iyi.
Tüccar ve Tüccar Jr.
Tüccar, oğluna hayat dersleri verir. Konu ahlaki değerlere gelir dayanır. Tüccar – “Eğer müşteri sana farkına varmadan $100 yerine $200 öderse ahlaki bir soru ile karşı karşıya kaldın demektir.”
Tüccar, Jr. meraklanır – “Ne gibi ahlaki soru yani?”
Baba tüccar cevaplar – “Bunu ortağına söylemek veya söylememek.”
Pek telaffuz edilmese de dürüstler genellikle dillerinden çekiyorlar. Başlarına gelenlerin asıl nedeni dillerine hâkim olamamaları.
İkisini de sar!
Adam hindi almak üzere kasaba gider - “Hindi var mı?”
Kasap olduğunu söyler ve buzdolabında kalan son hindiyi çıkarır. Tartının üzerine koyar. Hindi beş kilo gelir.
Adam sorar – “Daha irisi var mı?”
Kasap hindiyi dolaba koyarmış gibi yapıp aynı hindiyi tekrar tezgâhın üzerine çıkarır. Bu sefer tartının üzerine koyarken ağır çeksin diye parmağıyla takviye yapar. Hindi artılı tartıda yedi kilo gelir.
Adam biraz düşünür ve kararını açıklar - “Lütfen her iki hindiyi de sarar mısınız?”
Bazen yakalanmak ihtimal dâhilinde; bazen de uzun yıllara hiç çaktırmadan sağda solda kamuflajla gizlenmek mümkün olabiliyor.
Kibrit kutusundan kaç çöp çıkar?[i]
Bir kutu kibritte 40 çöp yerine 39 çöp konduğu takdirde yılda 22,500,000 kutu kibritten yaklaşık çeyrek trilyon lira haksız kazanç elde edilebilir.”
Şimdiye kadar ben bilimsel araştırmalar dışında bir kutudan kaç kibrit çıktığını saydığını söyleyene rastlamadım.
Tuvalet kâğıdından da çalıyorlar! [ii]
36 değişik marka tuvalet kâğıdından 8’inde (beşte birinde) ürün miktarını etiket üzerinde verilen bilgiye göre daha az olduğu noter huzurunda tespit edilir.
Herhalde kibritte olduğu gibi tuvalet kâğıdı rulosunun uzunluğunu etikette yazan uzunlukla mukayese eden de olmuyordur.
Ahlak denilince çoğu insan hemen savunma durumuna geçiyor, zira ahlak kavramının negatif imajı daha güçlü. Son zamanlarda iş hayatında ahlak ile ilgili sözler gündemden düşmüyor. Çaresizlik içinde farklı önlemler alınmaya çalışılıyor – Önce tepe yöneticilere “İki gözüm önüme aksın, vallahi billahi çalmayacağım, çalanın evi başına yıkılsın, tüm gelirini karısına nafaka diye ödesin” şeklinde yemin ettiriliyor. Bu çare sökmez ise derin siyasilerle, yüksek bürokratlarla geliştirdiği seviyeli ilişkilerine, aile efradının döktüğü gözyaşına bakmadan, kulağından tutup hapse koyup, zindan anahtarını denize atmak.
Standartlar ile ahlak arasında yakın bağlantı var galiba!
[i] Erkan Çelebi, Hürriyet Gazetesi, 1 Mayıs 2000.
[ii] Erkan Çelebi, Hürriyet Gazetesi, 8 Mayıs 2000.