Vali Gül ve Basın (2)

YAYINLAMA: 29 Temmuz 2019 / 20.00 | GÜNCELLEME: 29 Temmuz 2019 / 20.00

Gaziantep Valisi Davut Gül’ün fevkalade tespiti, “Gaziantep’in en zayıf halkası basın” konusuna bugün de devam etmek istiyorum.

Kısaca Vali Gül’ün söylediklerine bir göz atalım.

 

İşini hakkı ile yapamayan gazeteciler idareyi, siyaseti ve iş dünyasını dizayn etmeye çalışıyor!..

 

Gaziantep basını kendini sorgulamadan ve öz eleştiriden geçirmezse, 14-15 gazeteden iki sene sonra geriye sadece 2-3 gazete kalabilir. Yerel basın kentin hafızasıdır. Bu işi profesyonelce yapanlara ihtiyaç var, bel altından haber yaptırmamak ve yapmamak, insanlara basını sopa olarak göstermemek ve gerçek anlamda habercilik yapmak lazım.

 

Önceki yazımda da belirtmiştim, Vali Gül’ün söylediklerine katılıyorum, doğru tespitleri için teşekkür ediyorum.

Konuyu biraz derinleştirmek gerekiyor.

Gazetelerin gelirleri şunlar: Resmi ilanlar, özel ilanlar, abone geliri ve bayi satış geliri. Bunların dışında bir gelir söz konusu değil!

 

Sondan başlarsak, gazetelerin önemsenecek bayi satış geliri yok. Abone konusuna gelince... Eski gazetelerin ve okunabilir nitelikte olanların belli bir abone geliri var. Ancak bunların tahsilatı kolay değil. Çünkü abonelerin belli bir oranı parayı gönül rızası ile vermiyor.

 

Özel ilanlar çok az. Bir holdingi ve biraz da belediyeleri saymazsanız geriye pek bir şey kalmıyor. Bazı gazete sahiplerinin hatırı, karşılıklı destek için verilen ilanları da vurgulamalıyım.

 

Resmi ilanlar gazetelerin niteliklerine göre veriliyor. Antep’te bir gazete hariç kalan 13 gazeteye eşit dağıtılıyor. Fazla alan gazete de hak etmeden alıyor!

 

Resmi ilan dediğimiz resmi kurumların ihale duyuruları, icra ilanları vb.

Dünyada resmi ilan denen şey yalnızca Türkiye’de var.

Cumhuriyet’in kuruluşu sırasında gazetelerin varlıklarını sürdürebilmeleri için böyle şey bulmuşlar. Devletin resmi gazetesinde zaten bunlar yayınlanıyor. Aslında kimsenin gazetelerdeki resmi ilanları okuduğunu, takip ettiğini zannetmiyorum. Yani, başında iyi niyetle tesis edilen bu sistem giderek dejenere olmuş ve günümüze kadar gelmiş.

 

Vali Gül’ün iki sene sonra geriye 2-3 gazete kalabilir derken vermek istediği mesajın resmi ilan müessesesinin kalkabileceğini, gazetelerin ancak maliyeden borçsuz belgesi alarak yayınlarına devam edebileceğini vurgulamış olabileceğini düşünüyorum.

Bence doğrusu da bu!

 

Vali Gül’e geçen yazımda gazeteleri daha iyi tanıyabilmesi için bu gazeteleri yayınlayanların eğitim ve mali durumlarını inceletmesinin yararlı olacağını tavsiye etmiştim. Buna bir de şunu eklemek istiyorum. Gazete yayıncılığından önce ne yapıyorlardı, ne işle uğraşıyorlardı...

 

Okuma alışkanlığının olmadığı bir şehirde bu kadar gazete çok fazla. Vali Gül’ün söyledikleriyle, gazetelerin bu eylemleri üstelik devlet desteği ile yaptıklarını düşünürsek olay zaten trajikomik oluyor!

 

Gazeteler bir süre önce 14 olan gazete sayısını 7’ye düşürmek için toplantılar yaptılar. Olumlu da geçti. Ancak bir gazetenin son dakikada itirazı yüzünden gerçekleşmedi.

’Ortak akıl’ dilimizden hiç düşmez, ama nedense akıl hep ortakta kalır!..

 

En önemli yazacağımı sona bıraktım.

Vali Gül gazetecileri iş dünyasını dizayn etmekle suçluyor ya, aslında bu çirkin, kabul edilemez yöntemin oluşmasında gazeteciler kadar iş insanları da suçlu.

Bütün film onların gazetecilere maddi destek sağlaması, karşılığında da bazı masum (!) isteklerde bulunmasıyla dönüyor.

Bu film tabii ki yalnız Antep’te çevrilmiyor! Ulusal filmler daha zengin ve daha heyecanlı.

 

 

 

 

 

 

Koçer ve fıstık ihracatı üzerine!..

 

AK Parti Gaziantep milletvekili Nejat Koçer’in önceki gün antepfıstığı ile ilgili söyledikleri tartışmalara neden oldu.

Koçer şunları söyledi:

“Antep Fıstığı’nın ilk hasadı başladı. Hayırlı bereketli olsun. Bu yıl mahsül az görünüyor. Hal böyle iken Çin’e Antep Fıstığı ihracatını 50 kere düşünmek lazım. Antepfıstığını bir tarım ürünü olarak değil, katma değeri bizde kalacak endüstriyel bir ürün olarak satmak önemli.

AB ve Türkiye’de coğrafi tescilli olan Baklavanın içinde yer alan Antepfıstığı, Gaziantep’in ve Türkiye’nin tanıtımına katkısı olan bir katma değerdir. Ve daha nice antepfıstıklı ürünlerimiz gastronomi değerlerimizdir.”

 

Spekülasyonlar için de şöyle dedi:

İsteyen istediği yere çekmek isteyecek ama bir yere çekilmeyecek kadar net!

 

Koçer’in tabii ki iyi niyetle söyledikleri doğru. Üretimimizi katma değeri yüksek endüstriyel ürün olarak satma temennisi de doğru.

Ancak konuyu biraz derinleştirmemiz lazım.

Antepfıstığı zaten artan bir şekilde baklava, çikolata, helva, ezme, lokum, pasta vb bir sürü üründe kullanılıyor. Ancak ürünümüz bunların çok ötesinde…

 

Bu sene ürün az, bu da doğru. Ama çiftcinin geçen seneden satmadığı ürün bir hayli fazla. Geçen seneki rekolte 240 bin tondu. Yarısı duruyor. Veya en azından 100 bin tonu duruyor, köylü satmıyor.

Bunun tek bir çaresi var, o da lisanslı depoculuk. Şu anda Nizip yolunda yapım aşamasında ve bitmek üzere. Çiftçi bu sene sonunda malını bu depolara emanet edebilecek. Böylece gerçek rekote de meydana çıkacak.

 

Çin heyetinin Gaziantep’e araştırmalarda bulunmak üzere gelmesi de ayrı bir spekülasyon nedeni oldu.

Oysa biz zaten Çin’e mal satıyoruz.

Çin’in araştırma amacının bir başka nedeni de şu:

Çinli fıstığı çok seviyor. Amerikalıların bir numaralı müşterisi Çinliler. Çünkü onların fıstığı tam çerezlik. Lezzeti tabii ki bizimki kadar değil, ama hem bayağı iri, hem de ağzı Afrikalılar’ın dudakları gibi ayrık!

Bizim fıstık çerezlik değil! Çıtlak fıstığımız bile onların fıstığının kolay ayrılması nedeniyle tercih edilmiyor.

Eğer denedinizse görmüşsünüzdür, fıstıkları hem iri hem de çok kolay açılıyor. Lezzetine gelince; bunu içkinin yanında veya televizyonun karşısında tüketirken lezzetin ne önemi var ki!

 

Çinliler’in buraya gelmelerinin asıl nedeni (yan tarafta haberi var) Trump, bu sene 5 Nisan ‘da Çin’e yapılacak ihracata yüzde 45 tarife (vergi) uygulanması için emir verdi. Böylece Çinliler için o kapı kapandı.

Bu sene İran’da fıstığın olma senesi. 400-450 bin ton üründen söz ediliyor. Korkunç bir rakam! İran’ın fıstığı da çerezlik fıstık. Aynen Amerikan fıstığı gibi. Bizim Siirt fıstığını düşünün, ondan daha iri ve ağzı da daha açık. Yani, Çin’e mal satmak o kadar kolay değil. Üstelik İran bizden her zaman daha ucuza veriyor.

 

 

 

 

By AVIEL BROWN

APRIL 5, 2019 2:35 PM

BLOOMBERG

U.S. pistachio growers like Jim Zion braced for the worst last year when the nut got caught up in America’s escalating trade tensions with China — complete with potential tariffs of as much as 45%.

Vali Gül ve Basın (2)