Hangi yetkiden alırsınız?

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Kritik ve yardımcı süreçlerin belirlenmesinden sonra kimin hangi işi yapacağını belirlemek üzere bir komisyon kuruyorum. Komisyon iş analizi yapacak ve daha sonra iş tanımları ile iş gören niteliklerini yazacak. 

Böylece arada bir ortaya atılan – “Herkesin yetki ve sorumlulukları açık ve seçik biçimde belli olmalıdır,” isteklerine bir yanıt verilebileceğimi sanıyorum.

Hep, “Yetki ve sorumluluklar açık, seçik, belirgin olmalı, tereddütlere yer vermemelidir,” denir ama bazen hiç de öyle olmuyor!  

Sıkça rastlanan bulanık yetki halinde yetki kapsamı, sonuçları, yaptırımları açık ve seçik olarak ortaya konmuyor. İş analizi yapılmadığı takdirde genellikle bu tür bir sorun ortaya çıkıyor. 

Sahilde koşan atlar...

Güney sahillerindeki turistik yörelerin birinde sahilde saatlik at kiralanmakta ve sahilde başıboş şekilde koşturulmaktadır. Güneşlenen ve denize girenler rahatsız olmaktadır. Bu şikâyeti kim alacaktır?

Belediye -  “Ben karışmam.”,

Kaymakamlık -  “Benim yetkim yok. Vilayete yazalım.”,

Jandarma -  “Vukuat yoksa karışmam.”,

Bölgedeki Turizm Derneği -  “Her yere yazdık, ilgilenen yok.” 

Bir başkası da yüzer - gezer yetki hali - “Herkes sorumlu tutulursa işler daha iyi yürür” felsefesinin bir sonucu oluşan gezgin yetkinin yaygın kullanıma şahit oluyoruz. Genellikle güvensizliğin hâkim olduğu ortamlarda çok geçerli. Karşılaşılacak aksaklıklardan bir kişiyi sorumlu tutmak yerine herkesi geriye dönük olarak “Tanrı ne verdiyse sorumlu tutmak, sen niçin bakmadın!” demek daha kolay. Ülkemizde kurumsallaşamamanın başlıca nedenlerinden biri de bence bu uygulama. Her şey öncelikli ve acil olunca, yetki de yüzergezer oluyor.

Onlar bilir! 

İki # - “Belgeler teslim alınır, tasnif edilir ve dosyalanır.”

Bir # - “Bu işlemleri kim yapar?” 

İki # - “Oradaki arkadaşlar!” 

Bir # - “Kim oradaki arkadaşlar?”  

İki # - “Ali, Veli, Mehmet.” 

Bir # - “Ali, Veli ve Mehmet’in işleri nedir?”

İki # - “Çoğunlukla belgeleri Ali teslim alır, Veli tasnif eder, Ziya dosyalar, bazen de diğer arkadaşlar yapar!”

Bir # - “Bu yetki ve sorumluluklar niçin yazılı olarak belirlenmemiş?”

İki # - “Oradaki arkadaşlar biliyor!”

Bir # - “Ya işe gelmediklerinde kim biliyor?” 

İki # - “Bir sorunla karşılaşmadık!” (Karşıdakini aptal yerine koymaya yarayan en can alıcı mazeret)

Üçüncüsü ise sahipsiz yetki hali - Bu halde yetki elden ele dolaşıyor, kimde kalacağı belli olmuyor. Günü birlik yetki gibi düşünülebiliyor. Bürokrasilerde yaygınlıkla başvurulan bir kaçış yolu. “Ben yetkili değilim” diye pas verilen yetkinin bir türlü sahibi bulunamıyor.

Gürültüye kim izin verir?[i]

Eğlence yerlerinin yaptığı gürültü nedeni ile belirli saatlerde kapanması memleket gündemine bomba gibi düşünce bir muhabir şok haber bulmak üzere eğlence yerlerinin ruhsatını veren makamı tespite çalışmış.

Turizm İl Müdürlüğü yetkilileri - “Belediye onayı olursa ruhsat veririz.”

Belediye - “Turizm Bakanlığı kendiliğinden ruhsat veriyor.”

Bir İşletmeci - “Turistik belge almak için uğraşıyoruz.”

Diğer bir işletmeci - “Çevre Bakanlığı bakıyor.”

Çevre Bakanlığı yetkilisi - “Bu, İçişleri Bakanlığının işidir.”

Sonuçta gürültülü eğlence yerlerinin çevreyi rahatsız etmesine izin veren merciinin hangisi olduğu tespit edilememiş. Böylece, “Kim gürültüye gitmiş!” haberi hala gizemini sürdürüyor.

İkilemelerle boğuşurken şimdi karşımıza bir de bulanıklık - yüzergezerlik – sahipsizlik gibi üçlemeler çıkmaya başladı...



[i] Emel Armutçu, Hürriyet Gazetesi İstanbul eki, 9 Temmuz 1999.

Hangi yetkiden alırsınız?