Çeşitli konuşma(2)...
Karşıyım karşıtım konuşması... Her şeye karşıdır. Karşı olacak hiç bir şey kalmaz ise kendine karşıdır. Mandaya, köprüye, demokrasiye, teokrasiye, tahkime velhasıl her şeye karşı çıkmayı kutsal bir iş ve ekmek kapısı sayar.
Kendi soran, kendi cevaplayan konuşma... Dinleyicinin merak edeceği konuları büyük bilgelikle öngörüp kendi kendine sorar ve cevabını kendi istediği gibi verir. Böylece herkesin merakı peşinen giderilir.
Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla! konuşması... Seçilmiş birine bakılarak ifade edilir ama geri kalanların kulağını çeker. Doğrudan hedef alınmayacak kişileri dolaylı yoldan yola getirmeyi amaçlar.
Kraldan çok kralcı konuşma... Konuşmacı, kralın bile söylemeye çekindiklerini kral adına rahatlıkla söyler. Tükürdüğünü yalamak alışkanlığının bu kişilerden çıktığı sanılmaktadır. “Kral öldü, yaşasın Kral,” sözleri ile meşhur olur.
Nabza göre şerbet veren konuşma... Kahvehanede sözcükleri yuvarlayarak halk dilinde; okumuşlar meclisinde sözcükleri berraklıkla, tek tek vurgulayarak konuşur.
Pantomim ustası konuşması... Konuşmacı, sözcükleri, mimik, el kol hareketleri, dinleyicilerin arasına karışarak ve onları fiilen katarak konuşmasını zenginleştirir. Beden dilini çok iyi kullanır. Bu tür konuşma yapanlar birçok derin anlamı, sözler yerine hareketlerle ekler. Eğlendirici ve akılda kalıcı etki yapar.
Pardoncu konuşma... “Yıllar boyu yanlış yaptım, kandım, aldatıldım, kimse beni uyarmadı, inandım, yoldan çıkarıldım. Beni bu hale getirenler utansın, ama maymunun gözü açıldı. Şimdi doğru yolu buldum.” gibi af dileyici, pişmanlık göstermeye çalışan ibarelerinden oluşur. Ama bir ton pişmanlık, bir gram değişiklik yapmaz.
Politikacı konuşması... Bu tip konuşmayı daha fazla anlatmanın okuyucu zekâsına hakaret olacağı olur kanısındayım.
“Politikacılar her yerde aynıdır, akarsu olmayan yerde köprü yapmayı vaat ederler.” Nikita Khruschev
Racon kesen konuşma... Aşiretini yitirmiş ama ağalık aşkı sönmemiş adam misali konuşmacı sorunları kesin ve tartışmaya mahal vermeden çözer. Hiç yanlış yapmaz. Raconu sorgulanmaz. “Dediğim dedik, astığım astık, kestiğim kestik, sallandıracaksın bir kaç kişiyi, bak gör nasıl mum olurlar.” cümleleri ile meşhurdur.
Ricacı konuşma... “Etmeyim, eylemeyin,” tarzını kullanan komisyoncu edası ile iş bağlanmaya çalışır. “Elçiye zeval olmaz,” gibi bir kaçamağı olduğundan konuşmacı işin içinden “Kendim için bir şey istiyorsam namerdim!” ifadesi ile kolayca sıyrılır.
Şiirsel komik konuşma... Müstehzi ifade ile ilgisiz yeni gün yüzü gören bir kaç şiircik ve ağza sakız olmuş fıkra patlatılarak yapılır. Kendi söyler, kendi güler, yalaka dinleyicileri vıcık alkış ve vıcık kahkaha ile destek verir.
Taşı gediğine koyan konuşma... Laf salatası, safsata, mugalâta yapmadan özü belirler ve neşteri yaraya vurur. Bu konuşmacılar ya çok alkışlanır ya da hiç sevilmez.
Terminatör konuşması... Konuşmacı söze, hay huyla başlar, başını sağa sola devirdikçe kendinden geçer, ağzından salyalar akarak zaten tavdaki dinleyiciyi küfürle, yalanla, dolanla, pislik atarak galeyana getirir. Kendi fikri dışındakileri aşağılamak, saldırmak, yok etmek için programlanmıştır. Bu tür konuşmalar yurt dışından daha kolay ve tehlikesizce yapılır.
Ucuz konuşma... Politikacı, bürokrat ve kovboyların her fırsatta başvurduğu, dinleyenin (olursa) zekâ seviyesini hafife alan, solda bol sıfırlı, incir çekirdeğini doldurmayan, kahramanlık sergileyen, hiç bir zaman gerçekleşmeyen sözcük salatasından oluşan konuşma şeklidir.
Vaazcı konuşma... Bol keseden iyilik timsali örneklerle çoğu kez “Yapmazsan, öbür tarafta azap içinde cayırdayarak yanarsın, kıvranırsın,” korkutmasıyla dinleyiciyi yola getirmeyi amaçlar.
Aklım karıştı, konuşmamı hafta sonu yazmaya karar veriyorum. Önce dinleyici kalibresini anlamak üzere insan kaynakları yöneticisi ile konuşsam iyi olacak galiba…