Süzme
İnsan her bilgiyi algılamıyor, bazı bilgileri diğerlerine tercih ediyor, yalnızca görmek istediklerini görüyor, geriye kalanı görmezlikten geliyor. Bunu bıkmadan usanmadan hep yapıyor. Niçin?
Çünkü algılama bir türlü süzgeçten geçirme işi, herkesin kullandığı süzgeç de farklı. Filtrenin ortasında insanın o andaki ihtiyaçları ile ilgili uyarıcılara dikkat etmek eğilimi yer alıyor. İnsanın beklediği uyarıcılara yönlenme eğilimi güçlü.
Süzgeçlerin çok çeşidi var...
Boş kasnak süzgeci... Bir zamanlar ortasında belki de bir süzgeç vardı denebilecek görünüm veren ama her şeyin serbestçe geçtiği yuvarlak bir alettir. “Süzgeç var mı?” sorusunu kolayca, başarı ile savuşturmaya yarar.
İnce ele, sık doku süzgeci... Bu süzgeçten en inceler, rafine olanlar geçer, kabalar üstte kalır. Geçenler de sonradan sımsıkı dokunur.
Satır arasını oku süzgeci... Satır aralarında yazanları okumaya yarar. Aşırı hassasiyete yol açmadığı sürece tehlike arz etmez.
Mikroskobik süzgeç... Dar toleranslı bir süzgeçtir. Kılı kırk yarmaya yarar.
Affedici hoşgörü (göz yumma, müsamaha) süzgeci... “Hadi, bu seferlik görmezden geliyorum ama tekerrür etmesin.” sözüyle kendini belli eder. Yani “Ben seni algıladım, bana yutturamadın ama ben seni bu seferlik affediyorum, büyüklüğümü bil,” uyarısıdır.
Akrabalık süzgeci... Bu süzgeç dünyanın çoğu yerinde, özellikle geri kalmış ülkelerinde çok kullanılır. Batıda nepotizm adıyla bilinir. Eğer yukarısı ile bir kan bağı olanlara varsa bu süzgeç onlara işlemez, kan bağı olmayanlar sıkça takılır.
Yandaşlık süzgeci... Bir yandaş ol da, nasıl olursan ol. Okuldaş, arkadaş, sokakdaş, vatandaş, partidaş, köydaş, kenttaş olmak hiç ummadık yerde insana bir şeyler kazandırır.
İğne deliği süzgeci... Bazen bazı şeyleri algılamamız iğne deliği kadar dar bir süzgeç gerektirir. İğne deliğinden deve geçer mi? İğnesine, devesine, yerine bağlı!
Amma da çok süzgeç varmış! Hangisini kullanmalı acaba? Yerine göre derler ama bir kahraman çıkıp o yerin adresini verse iyi olacak!