Üç hıyarla, beş hıyar arasındaki fark!..

YAYINLAMA: 15 Ekim 2019 / 20.00 | GÜNCELLEME: 15 Ekim 2019 / 20.00

12 Eylül Darbesinden sonra Ali Baransel basın yayın sorumlusu olarak atanır.

O dönem gazetelerden birinde bir fıkra yayınlanır.

Kenan Evren bu fıkrayı görünce çılgına döner. Fıkra Şöyledir:

 

Şili diktatörü Pinochet’e sormuşlar; darbe yapmak mı daha kolaydır, yoksa hıyar turşusu yapmak mı?

Pinochet, soruyu cevaplamış:

Darbe yapmak daha kolaydır. Çünkü hıyar turşusu yapmak için aynı boy taze hıyarları seçeceksin, onları uygun kıvamda tuz, limon, sirkeli suyun içinde uygun süre bekleteceksin... vs vs  oldukça uzun iş!

Ama darbe yapmak için üç hıyarı yan yana getirmek yeterlidir.

 

Kenan Evren fıkrayı okuyunca derhal Ali Baransel’i çağırtır, başlar veriştirmeye!..

Bu ne rezalet, böyle bir saçmalığın yayınlanmasına nasıl izin

verirsin, neden kontrol etmiyorsun!..

 

Ali Baransel ne olduğunu anlamak için gazetedeki fıkraya bir göz atar ve;

Sayın paşam, boşuna üzülüyorsunuz, bakın burada üç hıyar diyor, beş hıyar demiyor ki!

Bunun üzerine Kenan Evren gazeteyi alıp fıkraya tekrar bakınca hak verir:

Evet ya, doğru diyorsun, bir an fark edememişim!..

 


 

 

Bir asır önceki olay bugün olaydı!!!

 

İstanbul Lisesi’nin onuncu sınıf öğretmeni Salih Hoca ile öğrenciler arasında garip bir olay gerçekleşir…

İstanbul Lisesinin onuncu sınıfı öğretmen sandalyesine bir iğne yerleştiren öğrenciler, pusuya yatıp Salih Hoca’nın iğnenin üstüne oturmasını izleyeceklerini düşünürler…

 

Öğretmen zili çalınca o sınıfta dersi bulunan Arabi öğretmeni (Salih Hoca) sınıfa girer. Sandalyeye oturacağı zaman cübbesini iki eliyle düzeltirken eli bir iğneye değen Salih Hoca oturduğu yere bir iğnenin yerleştirildiğini hisseder, sandalyeye oturmaz ve deftere imzasını attıktan sonra:

Ben bu muameleye layık değildim, sizlere çok teessüf ederim  diyerek dershaneyi terk eder.

 

Meseleyi Müdür Besim Bey’e bildirir ve istifasını verir!

Bu tatsız olaydan sonra hızlıca araştırmaya geçen disiplin kurulu işin failini bir türlü bulamaz. O sınıfın dersleri durdurulur, ama  araştırmalar devam eder. Fakat hiçbir öğrenci itirafta bulunmaz.

 

1925 yılının öğretmenler toplantısı düzenlendiği gün öğretmenler odasında çaylar içilirken odaya birden müdür ile lisenin güvenliği içeri girer ve müjdeyi verir!

Muhterem hocamız Salih Efendiye iğneyi koyan iğneci sınıfın tamamen ihracına karar verdik. Çünkü failini ele vermiyorlar…

 

Sonrasında ise sınıftaki 41 öğrenci İstanbul Erkek Lisesi’nden Bursa Lisesi’ne sürgüne gönderilir.

Olaydan seneler sonra Salih Hocaya iğneyi koyan kişinin başka sınıftan olduğu anlaşılır. Ama iğneciler olarak adlandırılan ve Bursa’ya sürgüne gönderilen sınıf ise çoktan mezun olmuştur bile…

 

Bakın o 1925 yılının 10. sınıfı, yani ‘iğneciler’ arasından kimler çıktı:

228 Sait Efendi: Arkadaşları arasındaki lakabıyla H2O, yani sulu Sait. Ünlü hikayeci Sait Faik Abasıyanık

697 Rahmi Efendi : Ünlü hekim, politikacı, şair ve akıl hastalıkları uzmanı Dr. Rahmi Duman.

748 Saffet Efendi: Ünlü hukukçu Saffet Nezihi Bölükbaşı.

725 Feridun Efendi: Ünlü gazeteci ve yazar Hikmet Feridun Es.

Sabri Efendi : Türk politika ve diplomasi hayatının unutulmaz isimlerinden, eski Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil.

Sıtkı Efendi : Demokrat parti döneminin ünlü bakanlarından Sıtkı Yırcalı.

 

Hikmet Feridun Es’in şu sözü çok meşhurdur:

Biz 43 iğneci idik. Fakat sonradan o kadar çok kişi iğneci sınıftan olduğunu iftiharla iddia etti ki, hayret etmemek mümkün değil …

 

Yukarıda yazdıklarım çok garip ama daha garibi de var:

Koca sınıf Bursa’ya sürülüyor, veliler müdürün odasını basıp tehdit etmiyor. Disiplin kurulundaki hocalar tehdit edilmiyor. Kalitenin tesadüf olmadığı, ahlaklı olmanın kişiye ve topluma ne kadar büyük bir etkisi olduğunu tekrardan anlamış olduk.

 


 

 

Nursultan Nazarbayev diyor ki...

 

Köklü bir kültürü olan Farslılar Arap değildir, Araplaştı.
Pakistanlılar, Afganlar Arap değildir, Araplaştı.
Iraklılar Arap değil, Sümerlilerin, Akadların, Babillilerin, Asurluların torunlarıdır, Araplaştı.
Suriyeliler Arap değil, Süryanidir Araplaştı.
Mısırlılar Arap değil, Antik Mısır medeniyetinin mirasçılarıdır, Araplaştılar.
Kürtler Arap değildir, Araplaştı.
Savaşçı Çeçenler Arap değildir, Araplaştılar.
Tunus Arap değil, Kartacalı Anibal’in torunlarıdır, Araplaştılar.
Cezayirliler, Libyalılar, Faslılar Arap değildir, Tuareg ya da Berberidir, Araplaştılar.
Lübnanlılar Arap değil, tarihin gördüğü en iyi denizciler olan Fenikelilerin torunlarıdır, Araplaştılar.

Boşnaklar Arap değildir, İslam’ı kabul etmiş Sırplardır, Araplaştılar.
Osmanlılar Arap değildir, Araplaştılar.
Türkler Arap değildir, Atatürk özüne döndürdü ancak hızla Araplaşıyorlar.

Üç hıyarla, beş hıyar arasındaki fark!..