Pompalananlar...
Algı insana pompalanıyor, birazı içeriden, birazı dışarıdan. Nasıl mı?
Bir kere algıyı, insan kendi kendine pompalıyor!
Yaşam boyunca “İyi” diye nitelenen bazı şeylerin canavara dönüşebileceğine[i] dikkat çekmekte yarar var – Dikkat edilmediği takdirde, kendine aşırı güven, bir müddet sonra asla yıkılmam sanısına; aşırı zekâ, aşındırıcılığa; kendini adama, işkolik olmaya; cesaret, aptallığa; yüklenme, “körü körüne inanma” haline dönüşebiliyor.
En tehlikeli algı, kişinin kendinde menkul olanlar değil, çevresinde topladığı zevattan gelenler.
Algı dışarıdan, çevreden de pompalanıyor!
Çevrenin kendi çıkarı için pohpohlama veya aşırı övgüsü, kişide “En büyük benim... Küçük dağları yarattım sıra büyük dağlara geldi... Evliyalık mertebesine eriştim!... Bir yukarıdaki tanrı, ikinci ben!... Ben neymişim de haberim yokmuş...” megalomanisine yol açıyor.
Kuşkusuz, bolca yağlanma, “Ben neymişim de haberim yokmuş!” budalalığına yol açtığı gibi “Ben olmadık işlerin altından kalkarım... Beni kimse yerimden kıpırdatamaz...” cinsinden cehaletin verdiği cesarete de yol açabiliyor.
İşte algı iç ve dış dürtü ile böyle şekilleniyor. Algı pompalamasına karşı önlem almak, sonuçlarıyla ilgili deney yapmak isteyenlere, işe önce başına çorap örmek istedikleri dostlarından
Zamanla ilgili bir kaç veciz sözü not alıyorum...
“Bir işin çok iyi yapılmasını istiyorsanız meşgul birini seç, diğer tiplerin zamanı yoktur.” Elbert Hubbard (1856-1915)
“İş, tamamlanması için tanınan zamana yayılacak şekilde genişler.” C. Northcote Parkinson (1909–1993)
“İnsan yapılanı hiç bir zaman görmez, sadece geriye kalanı görür.” Marie Curie (1867–1934)
“Doğru yapmaya zamanı olmayanın düzeltmeye zamanı olmalıdır.” Anonim söz