Konuşma

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

“On üç yaşıma kadar adımın  ‘Çeneni Kapat’ olduğunu sanıyordum.” Amerikan Futbol ilahı Joe Namath
İnsan kaynakları biriminden gelen hatırlatma notunu masamda buldum. Gelecek hafta Çarşamba sabahı başlayacak olan Müşteri İlişkileri Seminerine açılış konuşması yapmam gerekiyormuş.
Benden bir söylev vermem istenince Abraham Lincoln tarafından söylenen bir söz aklıma gelir - “Sessiz kalarak, başkalarına aptal olduğunuzu düşündürmek, ağzınızı açıp tüm şüpheleri ortadan kaldırmaktan daha iyidir.” Bu güzel söz ağzımı akıllı açmam gerektiğini hep aklımda tutmama yarıyor.  
Konuşma, halk dilinde çeşitli şekillerde ifade buluyor. Lafazanlık, laf ebeliği gevezelik, çenebazlık, çene yarıştırma, dil ebeliği, dilbazlık, dil dalaşı, dil cambazlığı, çan çan sözcükleri, konuşma çeşitlerini tespit için kullanılıyor. Konuşma ileti ticaretinde önemli bir konuma sahip.
Temelinde, konuşma, sözcükleri seslendirerek birbiri ardına dizme işlemi. Dizinin mantıklı veya anlamlı olması şartı yok. Konuşma, iletişimin en önemli kısmı olduğu sanılsa bile araştırmalar yalın şekli ile konuşmanın (sesli sözcük dizisinin) iletişimde en önemli unsur olmadığını gösteriyor.
Yapılan bir araştırmaya  göre, günlük yaşantımızda yaptığımız iletişimde gönderdiğimiz mesajın yaklaşık sadece yüzde 7'si karşı tarafça sözel olarak - dil (sözcükler) yardımıyla anlaşılıyormuş. İletişimin büyük çoğunluğunu oluşturan yüzde 93 ise sözel olmayan hususlar (yüzde 38'i konuşanın ses tonu, sesinin tizliği, konuşma hızı) ve beden dili (yüzde 55'i yüz ifadesi, hareketleri, mimikleri vs.) yardımıyla anlaşılıyormuş.

Konuşma, en çok politikacıların, büyük işadamlarının ve ne dediğini bilmeyen gevezelerin sevdiği sporlardan biri olarak kabul ediliyor. Sözlü kültürden yazılı kültüre geçişi bir türlü yapamayan toplumlarda halk arasında en çok konuşmaya değer veriliyor. Başarı ile yapıldığı zaman en etken iletişim aracı sayılıyor, halkı kendinden geçirtiyor. “Belagatle konuştu; Ağzından bal aktı; Beni çok ama çok etkiledi; Beni diliyle dövdü,” gibi övgülü sözler kadar başarısız olduğunda “Amma da attı ha, basbayağı zırvaladı” gibi sövgüleri de sıkça duyuyoruz.
Bazılarımız etrafı etkilemek için konuşma dersleri alıyor, kimisi kendine itina ediyor - diksiyona, vurgulara, doğru sözcük seçimine önem veriyor. Kimisi ise dangıl dungul kafa göz yararken, görgüsüzlüğünü doruklara taşırken, dangalakça ardına sığındığı “Anadolu bağrından geliyorum, ben oranın insanıyım...” savunması ile onu adam yerine koyup karşısına alanlara, üzerinden tarihe mal olmuş nice onlarca medeniyet geçen bu eşi enderi bulunmaz yarımadanın birçok güngörmüş, kadirşinas, kıymet bilir güzel insanına hakaret yağdırmaya yelteniyor.  
Gerçi, tanrı bizi yaratırken iki kere görelim diye iki göz, iki kere duyalım diye iki kulak, bir kez konuşalım diye bir ağız vermiştir ancak bazılarımız kulağını, gözünü kullanmadan hep ağzını kullanıyor.
Bernard Shaw’a atfedilen bir hikâye var -
Kısa olsun...
Sevenleri üstadı yakalamışken sorarlar -  “Üstat, bize bir konuşma yapar mısın?”  
Shaw sorar - “Ne uzunlukta bir konuşma istersiniz?”
“On beş dakika kadar olsa yeter,” cevabını alınca süreyi söyler - “Hazırlanmam için bana üç hafta süre tanımanız gerekiyor.” 
Soruyu soranlar şaşkın - “Yani üç saatlik bir konuşma yapmanızı istesek ne kadar beklememiz gerekiyor.”
Üstat yanıtlar - “Üç saatlik konuşmayı hemen yapabilirim!”  
Bol ve uzun konuşma kolay, kısa ve öz konuşma çok zor. Kısaca piyasada çok bulunan ama hepsinin eşit derecede itibar gördüğünü söyleyemeyeceğim konuşma şekillerine bakmanın yararlı olacağını sanıyorum.

Konuşma