A dan İ ye yöneticilik
Bu güne kadar rastladığım yönetici tiplerini belirlemeye çalışıyorum. Yöneticinin o kadar çeşidi var ki! Çoğu yöneticimiz başarıyla uyguladıkları yönetim çeşitlerini birbirlerine iftiharla anlatıyor. Yöneticiliğin esrarı, sırrı bu yönetim şekillerinde saklı. Kısa bir listeyle yetinip yetinemeyeceğimi tam bilemiyorum.
Açık - verici... Elindeki tüm verileri sır kapsamına girenler hariç, çalışanla paylaşan yönetici. “Gizlisi kapaklısı kalmaz” diye endişelenilmesi gereksizdir, çünkü veri anlamlı hale getirilip, bilgi haline dönüştürülmediği takdirde kimseye yarar sağlamadığını düşünürler.
Ağzımla param aynı yerde olmaz... Ağzıyla başka şey söyleyip, eli ayaklarıyla başka şey yapan yönetici. Bu kişi yakın çevresine şöyle şikâyette bulunur - “İnsanlara anlatıyorum, anlatıyorum, anlamıyorlar, dilimde tüy bitti.”
Ağzında geveleyen... Diyeceğini, kelamını kendinin bile duyamayacağı veya anlamayacağın bir şekilde söyleyen yönetici.
Boren’in bürokrasi yasaları
Tereddüt varsa ağzında gevele. Başın derde girince, yetki devret. Suçlanınca arpacı kumrusu gibi düşün.
Amaçlara göre yöneten... “Amacımızı açık kesin yaptırımları ile beraber ortaya koyalım herkes ne yapacağını bilsin,” diye düşünen yönetici. Herkesin o amaç için canla başla çalışacağını varsayar. Ancak bazı kötü niyetliler her türlü başka yollara saparak durumu “Amaç aracı meşru kılar,” haline dönüştürebilir. Bu başa gelince amaçlara göre yönetimi öneren yönetici, “Acaba nerede yanlış yaptık?” diye düşünmeye başlar.
Arkadan bıçaklayan... “Yüzüne gül ancak arkasını dönünce veya yokluğunda parçala veya ye!” anlayışına sahip yönetici.
Asabi... “Ne kadar çok kızarsam, çalışanlar işlerini o kadar doğru yapar,” sanısına sahip yönetici. Bir müddet sonra kolayca yalama olan bu yaklaşım, insanı gün be gün kızgınlığın dozunu artırarak devamını getirmek zorunda bırakır.
Asarım – keserim... “Kapıda sallandıracaksın bir kaç kişiyi, ibareti âlem olsun.” diye söze başlayıp 40 küsur yıl öncesinde kalan anılarını tekrar tekrar anlatmaya devam eden yönetici.
Aşağılayan... İnsanlara ne kadar kötü muamele edersen o kadar gurur duyar düşüncesine bağlı kalan yönetici. Genellikle aynı yoldan geçmek zorunda bırakılanlarca geçmişin intikamını almak için tatbik edilir. Uygulama dozunu kaçırıp çarşıda, pazarda, takside, esnaf huzurunda yaparsa sonucuna katlanır.
Babaerkil... “Ben, sizin aynen babanız gibi her türlü ihtiyacınızı karşılarım, tek siz işleri benim dediğim gibi yapın,” sözlerinin başarı sağladığına hala inanlar yönetici. Bu zatların ilk fırsatta tarihe göçmüş babaerkil kuruluşların kaptanlık mevkiinde bulunmuş olan yöneticilerine akıl danışmaları önerilir.
Bekleyip gören... “Hele dur bir bakalım, ne olacak!” diye düşünen yönetici. “Sabreden derviş muradına ermiş” ise, yönetici de sabrederek istediğine ulaşabilir. Bekleme sonuçta ertelemek, gecikmek, sürüncemede bırakmak, ağırdan almak, tehir yapmak ile eş anlamlıdır. Bu işaretler ciddi bir hastalığı gösterir. Bu hastalık çok sâridir. Geciken iş daha da gecikmesin diye, işi geciktirene ek iş verilemediği için verimlilik düşer. İş geciktikçe, o işin yapılması gerekçesi ortadan kalkabileceği için boşa zaman harcanmış olabilir. Gecikene bir acıma duygusu ile bakılacağı ve acınacağı için mağdur rolü oynama alışkanlığının yaygınlaşmasına yol açar. Geciken, işin bitirilme sorumluluğunu işin yapılması talimatını veren kişiye atarak, o kişiyi zor duruma sokar. Gecikme halinde, hele mükerrer ise, heves kaybolur, ilk beklenen, düşlenen kalite seviyesine ulaşılamayacağı peşinen kabul edilir. İşte aşırı seviyede “Bekle, gör,” politikasının yaptığı bazı tahribatlar.
Ben yaptım olducu... Bir işi oldubittiye getirip, kısa vadede mesafe almak için kullanan yönetici. İleri seviyelere devam ettirilirse “Yaptıysam yaptım, sana ne?” ifadesi gelir. Ağalara uygun düşen bir yönetim tarzıdır.
Birebir... “Herkesle birebir görüşür, işi teke tek bağlar, kimsenin birbirinden haberi olmamasını sağlarsam, herkes kendini benim adamım zannederse işler kolaylaşabilir.” Felsefesini benimseyen yönetici.
Bölücü... “Birlikten güç doğar, o halde böl ve yönet. Herkes birbiri ile didişirken, ben aradan tereyağından kıl çeker gibi sıyrılırım. Olur, mu olur!” diyen yönetici.
Çalgıcı... Bu yönetim tarzını anlatmak yerine H. Cantril’den bir uyarlamayı aktarmak daha uygun olur kanısındayım -
Bir maç esnasında oyuncu oyuncuya sert girince
Birinci hakem – “Ne olduysa ona göre düdük çalarım.”
İkinci hakem – “Ne gördüysem ona göre düdük çalarım.”
Üçüncü hakem – “Ben düdük çalana kadar hiçbir şey olmaz.”