A dan İ ye yöneticilik 2
Çareyi dışarıda arayan... Bir kurtarıcı gelse de, beni bu civardaki “Eskimiş yüzlere mahkûm olmaktan bir kurtarsa” diyerek çare etrafta arayan yönetici. Bulununca da hemen o yeninin yüzünü eskitip, eskitecek yeni yüzler aramaya başlar.
Çeken... Çalışanları ittirerek çalıştıramayıp, çekerek çalıştırma yolunu deneyen yönetici. Daha yorucu bir yöntemdir, başlamadan önce karşıdaki kişinin zahmete değip değmeyeceğini iyi tartmak gerekir.
Çeteleci... “Her hataya bir eksi, her iyi yapılana bir artı verelim, sonuçta bir eksi bir artıyı götürür,” anlayışına sahip yönetici. İşini, “Üç artı bir eksiyi götürür,” gibi ince hesaplara dayalı değişik versiyonlarla devam eder.
Demir yumruklu... Kadife eldiven içinde veya çıplak sert yumruğunu kullanan yönetici. Bu tarzın iyi tarafı, çalışanların laubali bir şekilde etrafta dolanarak, boşa vakit geçirmesini önlemesi. Boşa geçen vakit çalışanlarca demir yumruk korkusundan kapalı kapılar ardına gizlenir.
Deveyi güden... Batıda “My way or highway,” denilen, “Ya benim yolumu benimsersin ya da diyarı terk edersin, yola koyulursun” veya atalarımızın kim için dediği belli olmayan “Ya bu deveyi güdersin, ya da bu diyardan gidersin!” tarzına sahip yönetici. Tarzın çok açık ve seçik olması bakımından kimse için şaşırtıcı olmaz.
Eli sopalı... “Verecek sopayı, falakayı ne de olsa dayak cennetten çıkmadır,” felsefesine bağlı kalan yönetici.
Ezen... “Limon gibi ez, suyunu çıkar,” düşüncesini uygulayan yönetici. Batılı müttefiklerimizin vatandaşı olan veya olmayan tüm çalışanlarına uyguladığı yöntemdir ama sen yapacak olsan aynı müttefiklerin tebelleş olup insan hakları şampiyonluğu taslar.
Gezip – gören... Gezmeyen ayağa taş değmediğini bilen yönetici. Gezen ayağa değeceğine göre çok dolaşan çok görür. Tek tehlike, gezenin her gördüğüne anında bilir bilmez müdahale ederek otoriteyi, iyilik yapıyorum diye paçavraya çevirmesi ve kendini komik duruma düşürmesi olabilir. Bunlar Robert Frost’un “Bir çitin niçin konduğunu bilmeden kaldırmaya kalkmayın,” sözünün değerini başını taşa vurduktan sonra anlar.
Görünmez elçi... Bir yandan, “Ben fikrimi söylerim, kararı siz verirsiniz,” derken, diğer yandan Truva atı misali adamlarını içeri yerleştirip, kendi fikirlerinin başkalarınca satılması yaklaşımıdır.
İlk gelene soralım...
Büyük holding patronu o yıl yapılacak maaş zamlarını konuşmak üzere müdürlerini toplar. Herkes bir heyecanlı ki bir heyecanlı; ne de olsa içinde kendi alacağı zam olunca insan daha başka bir hoş oluyor. Toplantı münakaşalarla uzayıp giderken patron keyifle onları süzer.
Sonunda bakar kimse onun istediği yüzdeyi söylemiyor duruma müdahale eder – “Bakın bir türlü karara varamıyorsunuz. Şimdi ben siz bir yönetim tekniği öğreteceğim. İçeri ilk kim girerse ondan bir sayı söylemesini isteyeceğiz. Aklınıza bir şey gelmesin diye ben sormayacağım, herhangi biriniz sorun. Hangi sayısı söylerse o kadar zam yapacağız.” Herkesin aklı yatar, kabul derler.
Biraz sonra kapı açılır içeri çaycı girer. Birisi çaycıya sorar – “Bana bir ile on arasında bir sayı söyle.” Çaycı duraksamaz - “Beş.” Patron müdürlere döner – “Zam oranı yüzde beş, arkadaşlar. Ona göre hazırlığınızı yapın.”
Tam kalkarlarken toplantıya tecrübe edinsin diye katılan oğlu tüm cesaretini toplayıp patron babasına sorar –“Baba, bu tekniği ben anlamadım!”
Patron sırıtır – “Anlamayacak ne var. Toplantıdan önce çaycıya içeri girdiğinde sana ne sorarlarsa sorsunlar beş diyeceksin diye tembih etmiştim.”
Oğlan hala anlamamıştır - “Peki içeri onun gireceğini nasıl bildin?”
Patron daha da keyiflenir - “Sekretere de çaycıdan başkasını içeri alma diye tembih etmiştim.”
Gözü yaşlı... Erkek takımına, mağdur dilber rolü oynayan kadın yönetici. Erkeğe, koruma içgüdüsünü gıdıklayarak hitap eder.
Havuççu... İyi yapana havuç vermeden, havucu uzunca bir sırığın ucuna bağlayan, sopayı da adamın sırtına bağlayan yönetici. Çalışan ürüdükçe havuç da beraber yürür, havuç sürekli ağzını sulandırır ama bir türlü havuca ulaşamaz. İşte havucundan olmadan uygulanabilecek bir yöntem. Karşısı işin farkına varana kadar bir süre idare eder.
Her telden çalan... “Her işi yaparım, abi” felsefesini uygulayan yönetici. Ortama göre her yola, şekle ve kılığa girer, her fonksiyonel alanda (pazarlama, finansman, üretim, araştırma geliştirme, satın alma gibi) bilgi sahibi, beceri yelpazesi geniş yönetici.
Hoca-bacı... Amerikalıların “Kaşı sırtımı, kaşıyayım sırtını,”, bizdeki karşılığıyla “Geç kıyağını, geçeyim kıyağımı,” deyimini benimseyen yönetici. Parsayı, eşit düzeyde paylaşma tarzına, hoca-bacı yöneticiliği deniyor. Hoca - bacı yönetici her ne kadar kitaba sığmıyorsa da, el ele tutuşunca, yere çakılana kadar, havada ikmal bile yapabileceğini sanır.
Enteraktif... Etkileşim yoluyla iş gören yönetici. Bu yol proaktif yöneticilik gibi zahmetli, meşakkatlidir. O itibarla yöneticilerin yaklaşık yüzde on kadarı tarafından kullanılır.
İnsancıl... Çalışanlarla birlikteliği önemseyen ve çalışanların başarılı olması için onların yolunu açan yönetici.
İttiren... İnsanları ittirirsek daha iyi çalışırlar felsefesini kabullenen yönetici. Marşı basmayan düz vites bir aracı motorunu çalıştırmak için kullanılan yöntemin insanlara uygulanmasıdır. Araç bir rampanın başına kadar götürülür, yokuş aşağı durulur. Kontak açılır, araba yokuştan aşağıya sallanır, biraz hız kazanınca ikinci vitese atılır, sonra ayak debriyajdan hızla çekilirken gaz verilir. Çalışmadığı takdirde bu yöntem aracı çalıştırana veya rampa bitene kadar uygulanır. Gene başarılı olunmaz ise bir tamirci çağrılır.