El ele kol kola
Bu kadar paydaşın olduğu, her birinin özgürce koşuşturduğu, karınca kararınca kendine uygun çözüm ürettiği bir ortamda birden aklıma demokrasi geliyor. Gerçi çoğunluk demokrasiyi kaybetmedikçe aklına getirmez ama ben o vefasızlardan değilim. Yatıp kalkıp demokrasiye şükrediyorum. Demokrasi olmasa bu kadar sandık, sandık görevlisi, kâğıtçı, kumaşçı, plastikçi, matbaacı, otobüsçü, aday aday adayı, aday adayı, aday, seçen, seçilen, seçmen, bakan, bakmayan, sayan, sayılan, sayılmayan, gazeteci, muhabir, yorumcu, Hindistan’da sabit boya imal edenler ne yapar?
Nedense demokrasi deyince hemen ardından aklıma bir de kalite-krasi sözcüğü düşer. Demokrasi ile kalite-krasiyi bir arada görmediğim veya çok ender gördüğüm için bir özlem midir yoksa başka bir nedenden midir bilmiyorum, düşüyor işte. Kalite-krasi sözcüğünü sözlüklerde aramak beyhude zira benim yakıştırdığım karma bir sözcük.
Demokrasi halk idaresi, kalite-krasi, kalitenin yani kullanıma uygunluğun yönetimi demek. Kalite-krasi ile demokrasi eşleşmesi özellikle kronik sindirim güçlüğü çeken toplumlarda kayda değer bir merak konusu olmuyor. Ben bir bağlantı kurmayı tercih ediyorum.
Kalite de demokrasi gibi insanlar tarafından doğranıyor, biçiliyor ve orasından burasından yontuluyor. Demokrasi bazen meydanlarda, bazen sandıkta, bazen başkanın aklında veya iç cebinde, bazen kapalı kapılar ardında, bazen askıda, bazen baskıda, bazen post modern görünümde, bazen derin dondurucu içinde, bazen oksijen çadırı içinde, bazen lafta, bazen yerlerde süründürülüyor. Kalite de aynı muameleyi görüyor ama kalite havariliği demokrasi havariliği kadar topluma prim yapmıyor.
Demokrasi ve kalite-krasinin ortak yanlarını sıralamaya çalışıyorum -
Dilediğini yapamazsın... Bir takım insanlar dilediğini yapamayınca “Hani, nerede demokrasi?” diye, kalite kendisinden esirgenince de “Hani ya, bunun kalitesi?” diye feryat eder.
Kaybedilince kıymete biner... Evet, hem demokrasi hem kalite-krasi kaybedilmedikçe varlığına şükredilmez, kaybedilince hemen bağırılır, sanki varlığında değeri biliniyor, takdir görüyormuş veya önemseniyormuş gibi feryat edilir. Atalarımızın dediği gibi “Kör ölür, badem gözlü olur”.
Söylemesi kolay, yapması zordur... Her ikisi de söylemesi kolay, yapması, uygulaması, sürdürmesi son derecede zor iş. Sesi kulağa iyi gelir, yapması ele ayağa ters düşer.
Herkes ister, kimse istemez! Hem demokrasiyi hem de kalite-krasiyi bizim memleketimizde herkes ister, kimse istemez. Demokrasi ve kalite-krasi özveri gerektirir, çoğumuzun bu zahmete katılmayız, halkı ve kaliteyi yönetme hakkımızı ehliyetsizlere teslim ederiz.
Sahip çıkılmazsa biter... Demokrasi ve kalite-krasiye sahip çıkılmadığı takdirde ince hastalığa tutulmuş taze gibi göz göre göre erir gider.
Çevrilmelidir... Demokrasi ve kalite-krasi birer çevrim özellikleri taşır. Çevirmezseniz eklem yerleri paslanır, gacırtı yapar, olmadık yerde kırılır, adamı olmadık en izbe yerde yolda bırakır.
Sorumlusu vardır? Demokrasi ve kalite-krasiden, kimse sorumluluğu almak istemese de, herkes münferiden (tek başına), müştereken (birlikte) ve müteselsil (sırayla) sorumludur. Vatandaşa sorarsanız “Ben sorumlu değilim!” cevabını verir. Çoğunluk, kendini sıyırıp topu devlete atar - “Devlet yapsın, devlet baksın!” Demokrasi ve kalite-krasi o, bu derken sahipsiz, ortada kalır.
Paylaşılmalıdır... Demokrasi ve kalite-krasi insanlarca paylaşılmadığı takdirde yaprak kıpırdamaz. Burada kullanılan paylaşma sözcüğü meşhur bir işadamımızın son günlerde aynı anlama gelecek şekilde kullandığı bölüşme sözcüğünden farklıdır. Bölüşme, önce paylara ayırma sonra yolları ayırma işidir. Paylaşma ise süregelen, her iki tarafı daha da zengin edecek, bölüşmede payına düşen dilimden çok daha fazlasını almasına olanak verecek bir tarzdır.
Karşısı suçlanır... Demokrasi ve kalite-krasi başarılmayınca ilk önce karşı taraf suçlanır. Çoğunluk karşıyı işaret parmağı ile suçlarken diğer dört parmağın kendine doğru yöneldiğini fark etmeden “Acep hata bende olabilir mi?” demez.
Öte yandan demokrasi ile kalite-krasinin sanki iki kutup gibi taban tabana zıt, mideleri ekşitip, yüzleri buruşturan kayda değer ayrılıklar var -
Yaşam tarzı – araç farkı... Kalite-krasi, bir aldatmaca olmaktan çok, bir yaşam tarzı olarak benimsenir. Demokrasi ise bazılarınca bir yaşam tarzı değil, kendi küçük dünyalarındaki sona ulaştıracak bir araç olarak görülür. Demokrasi özellikle fırsatçılar ve olduğundan başka görünerek saf ve temiz vatandaşları aldatmaya çalışan kişiler tarafından bir araç gibi düşünülür ve kullanılır. Bu kişiler amaçladıkları yere ulaşınca araçtan aşağıya atlama sevdalarını açıkça beyan etmekten çekinmezler.
Odak yeri farkı... Kalite-krasi müşteri odaklıdır. Demokraside seçen ve seçilen vardır; seçilen odaklıdır. Seçen ve seçilen bir seçim ertesinden öbür seçim başına kadar birbirini müşteri gibi görmeyi bir yana bırakın, birbirlerine görmezden gelirler ve hatta birbirlerine saygı bile duymaz.
Hâkimiyet farkı... Kalite-kraside aklıselim, demokraside ise çoğunluk kisvesi altında azınlık hâkim olur. Demokraside birinci çıkan, en çok yüzde on beş yirmi ile karşı taraftaki yüzde seksene hükmedebilir.
Sandıktan çıkma – kafadan çıkma farkı... Demokrasinin sandıktan çıkar veya biz öyle sanırız, kalite ise kafadan çıkar. Kafa ile sandık arasında gevşekte olsa bir bağ olmadığını bildiğimden aksini şiddetle temenni edilir.
Zorunlu - isteğe bağlı farkı.. Demokrasi arzuya bağlıdır, benimsenmesi şart değildir. Zorunlu olmamasına rağmen insanlarda ferahlık yarattığı için olsa gerek demokrasi sözcüğü bol keseden kullanılır. Demokrasi havarileri kuruluşlarının adlarına bir de demokrasi sözcüğünü ekleyince demokratik olduklarını herkese yutturacaklarını sanırlar – “Demokratik - bilmem ne - cumhuriyeti, Demokratik - filan - Partisi, Demokratik - feşmekân – Derneği,” gibi adları biliriz. Öbür yandan, kalite-krasi 21. yüzyılda hava su gibi bir zorunluluk, vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Öyle oraya buraya kalite sözcüğü ekleyerek kaliteli olunması mümkün değildir.
Eşitsizlik farkı... Kalite-krasi eşitlik üzerine, demokrasi eşitlilik adı altında eşitsizlik üzerine kurulur. Demokraside oy verirken eşitlik vardır, herkesin bir oyu vardır ve oyu tek sayılır. Ama karşılığını alırken eşitsizlik vardır, mama herkese eşit dağıtılmaz, kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez. Oy deposu olmaları nedeniyle kalabalıklar, klanlar, aşiretler haklarından kat be kat fazlasını öncelikle ve ivedilikle alır.
Süreklilik farkı.. Demokrasi seçimden seçime akla gelir, kalite-krasi süreklidir. Demokrasinin seçimden seçime akla gelmesi aksaklığının, demokrasiye inananlarca sorgulaması sorumluluğunun, demokrasinin temel gereksinimi olduğunu sanıyorum.
İyileştirme farkı... Demokrasi asırlardır yerinde sayar, kalite-krasi iyileştirir. Demokrasi ile kalite aynı çağlarda icat edildiği halde, demokrasi olduğu yerde çakılıp kalmıştır.
Karın doyurma farkı... Kalite-krasi para kazandırır dolayısıyla karın doyurur, demokrasi seçmenin çoğuna yenir yutulur hiçbir şey kazandırmadığı karın doyurmaz aksine hazımsızlık bile yapar.
Serbestlik farkı... Demokrasi yasalarla sınırlandırılır. Beğenmediğin bir işi, kişi, olayı, şeyi protesto etmek amacıyla toplu veya perakende yürüyüş ancak idari makamlardan izin alınarak yapılabilir. Kalite-krasi izne tabi değil, aksine serbesttir, hatta yasalarla kalite sağlama zorunlu tutulur.
Sıkılık farkı... Demokraside arada bir sıkıyönetim hali mevcuttur, kalite-kraside ise sıkıysa yönetme hali mevcuttur. Sıkıyönetim hali gibi sıkıysa yönetme hali de kaçınılmaz olabilir.
Sayı – içerik farkı... Demokrasi kelle sayısına - kantiteye hitap eder, kalite-krasi içeriğe-niteliğe bakar. Demokraside çokluk varsa bolluk vardır; kalite-kraside ise çoklukla bolluk arasında doğrusal ilinti yoktur.
Havari – guru farkı... Demokrasilerde havariler vardır, demokrasi şampiyonluğu yaparlar, kalite-kraside gurular vardır, gulupculuk yaparlar.