Kendinize ait bir odanız olsun
Yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın demiş Virginia Woolf, ve bu sözleriyle kadınlara cesaret vermiş. Yazdığı eserlerle birçok kişinin hayatına dokunan Virginia Woolf'u anlatmak istedim bu hafta. Her yazarın yazdıklarında hayatından izlere rastlamak mümkündür ama Virginia Woolf, yazdıklarıyla adeta hayatını yansıtan bir yazardır.
Erkekler, kadın yazarlara “Bizler kadar düşünme yeteneğiniz olduğunu ileri sürüyorsunuz. Madem öyle, neden Shakespeare gibi bir deha çıkaramadınız?” sorusuna Virginia Woolf, tarihsel bir incelemede bulunmak için British Museum’un kütüphane raflarında şöyle bir gezindikten ve kadın edebiyat tarihçesini çıkardıktan sonra “Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın” yanıtını verir.
Virginia Woolf, 1882’de dünyaya gelir. 20’inci yüzyılın önemli modernist yazarlarından biridir. 9 romanı ve 2’de kadın konusunda yazılmış kitabı bulunmakta. Virginia, yaşadığı dönemde kadın-erkek arasındaki eğitim eşitsizliği vardı. Virginia da bu eşitsizliği yaşayan kadınlardan biridir. Kardeşi Cambrige Üniversitesine giderken, o eğitimini babasının kütüphanesinde tamamlamak zorunda kalır.
Yazarın bilinen kitaplarından birisi de Kendine Ait Bir Oda. Virginia, Camrige ve Oxford Üniversitesine “Kadın ve Kurmaca Edebiyatı” üzerinden konuşma yapması için çağırılır. Kendine Ait Bir Oda adlı eseri de bu konuşmalardan üzerinden yazılmıştır.
Kitabın ilerleyen kısımlarında Virginia, yaşlı bir piskoposun, “geçmişteki, şimdiki ya da gelecekteki hiçbir kadının Shakespeare’in yeteneğine sahip olamayacağı” sözüne yer verir. Ve bu sözün doğru olduğunu söyler. Bunu da Shakespeare’ın bir kız kardeşinin uydurarak anlatmaya başlar. Bunun üzerinden yola çıkarak kadın yazarların yaşadıkları zorlukları bir bir anlatır. Shakespeare’ın kız kardeşine de Judith ismini verir.
Shakespear’ın ortaokula gittiğini, birçok dilde eğitim aldığına, tiyatro için Londra’ya gittiğini, çok geçmeden iş bulduğunu ve hayatın içinden yaşamaya başladığını, başarılı bir oyuncu olduğunu, herkesle tanıştığını, herkesin onu tanıdığını, sanatını icra etmeye başladığını yazar. Ancak yetenekli kız kardeşi Judith ise, o ara evde kaldığını varsayımı üzerinden, ağabeysi gibi hayalperest ve dünyayı görmeyi can attığını, okula gönderilmediğine , okumak istediği kitapların eline alınmasına izin verilmediğine, annesinin onu azarladığına, babasının dayak attığına ve yaşı geldiğinde ise hiç istemediği biriyle zorla evlendirilmek istendiğine ve bu nedenle evden kaçtığına ve orada bir tiyatroda oynamak istediğine, daha sonra orada kadın rollerini erkek çocukların oynadığından onu alaya alıp tiyatrodan kovduğunu yazar. Ardından Judithe’nin sokaklara düştüğüne oradan da tanıştığı bir erkeğin metresi olduğuna ve daha sonra da hamile kalınca da kendini öldürmesi üzerinden kadınların edebiyata alanına girdiklerinde nelerle karşılaştıklarını anlatır.
Virigina, kadınların edebiyat alanına dahil olduklarında, erkeklere özenerek yazdıklarını, erkek isimlerini kullandıklarına değinir. Ancak kadınlar 18 ve 19 kadınlar edebiyat alanında tarih yazdıklarını ve kendi isimleriyle ve kendi dilleriyle yazmaya başladıklarını söyler.
Virginia son olarak salondakilerine “ Sizden her türlü kitabı yazmanızı istiyorum. Ne kadar önemsiz ya da ne kadar geniş görünürse görünsün hiçbir konudan ürkmeyin. Ne yapıp edip hayallere dalıp sokak köşelerinde oyalanacak, düşüncelerinizin suların derinliklerine dalmasına imkan verecek parayı elde edeceğinizi umuyorum” der.