Olumlu felsefe

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Kralın Başvezir’i bir gün kraliçe ile şakalaşıyormuş. Bunu gören kral çok sinirlenmiş ve anında Başvezir’in burnunun kesilmesini emretmiş. Kralın adamları hemen emri yerine getirmiş. Bu ülkede birisinin karısı ile şakalaşmanın cezası burnun kesilmesiymiş. Ve bu çok büyük bir ayıp olarak algılanıyormuş. Burnu kesilen birisi herkes tarafından dışlanıyormuş. Bu durumu bilen Başvezir burun kesmenin böyle anlaşılmadığı başka bir ülkeye kaçmış. Bu ülkeye Aziz kıyafeti ile girmiş. Burnu kesik Aziz’i gören halk şaşırmış. Bunun özel bir anlamının olduğunu düşünmeye başlamışlar. Bir Aziz’den şüphelenmek ayıpmış ama, bazı insanlar merakla burnu kesik Aziz’e burnuna ne olduğunu sormuşlar. Tabi eski bir politikacı, siyasetçi olan Aziz gülümsemiş. “Bu bir sır” demiş. “İlahi olana, hakikate ulaşmak için bir tekniktir. Burun egoyu, enaniyeti temsil eder. Burnundan kurtulamayan ilahi olana ulaşamaz”.

Saf halk, bu açıklama karşısında hemen duruma inanmış. İçlerinden bir salak, “Ben de İlahi olana ulaşmak istiyorum. Ben de hakikati soluklamak istiyorum” demiş. Sahte Aziz ona gece tek başına bir yere gelmesini söylemiş. Gece yarısı vatandaş Aziz’in dediği yere gitmiş. Aziz elinde bıçakla onu bekliyormuş. Kesme işine başlamadan önce, “Ben burnunu keserken sen gözlerini kapalı tutacaksın. Burnun kesildiğinde gözlerini açmanı isteyeceğim. Gözlerini açtığında Tanrı’yı karşında göreceksin” demiş. Aziz, salağın burnunu kesmiş. “Gözlerini aç” demiş. Adam gözlerini açmış hayretler içinde, “Ben karşımda Tanrı’yı göremiyorum” demiş. Aziz “Tanrı’yı göremiyorsan bu senin problemin” demiş. “Şimdi Tanrı’yı görmediğini söylersen insanlar ne düşünecek? Herkes senin aptal olduğunu söyleyecek. Benim Tanrı’yı gördüğümü mü sanıyorsun. Şimdi olaya pozitif açıdan bak. Tanrı’yı görmüyorum dersen herkes sana aptal diyecek, ama Tanrı’yı görüyorum dersen sen de benim gibi aziz mertebesine yükseleceksin”.

Aptal içinden “Adam doğru söylüyor” diye geçirmiş ve “Tanrı’yı görüyorum” diye bağırmaya başlamış. Çok kısa bir zamanda bu felsefe ülke çapına yayılmış. Tanrı’yı görmek isteyenler sıraya girip burunlarını kestirmişler. Burnu kesilen herkese iki seçenek sunuluyormuş. “Ya Tanrı’yı gördüğünü söylersin ya da aptal olduğun ortaya çıkar”. Bu Aziz’in ünü saraya kadar ulaşmış. Kral başdanışmanını çağırmış ve bu olayın hakikatini öğrenmesini istemiş. Başdanışman akıllı bir adammış. “Kralım biraz bekleyin” demiş. “Ben bu Azizi tanıyorum. Komşu kralın Başveziri idi. O kral ile görüşeyim.

Başdanışman bir mektupla durumu komşu krala sormuş. Komşu kral “O adam sahtekarın tekidir. Hata benim sadece burnunu kestirdim ama aslında kafasını kestirmeliydim. Binlerce insanın burnunu kestireceğini asla akıl edemedim” diye cevap göndermiş.

 

Başdanışman komşu kralın mektubunu kendi kralına takdim edip, bir plan yapmış. Sahte Aziz’i saraya davet etmiş. Sahte aziz, saraydan gelen davet karşısında çok mutlu olmuş. Herkesin bu olumlu felsefeye inanması çok hoşuna gidiyormuş. Belki bu kral bile müridi olabilirmiş. Kalabalık bir azizler ordusu ile sarayın kapısına gelmiş. Görevliler Aziz’i içeri alırken öğrencileri kapıda bekletmişler. Sahte Aziz’i bir odaya almışlar. Daha odaya girer girmez, ülkenin en iyi iki pehlivanı adamın üzerine çökmüş. Dayak yiyen Aziz can havliyle “Siz ne yapıyorsunuz? Neden beni dövüyorsunuz?” demiş.

 

Odaya giren başdanışman “Bize hakikati söyle… Bu burun kesme olayı nedir?” demiş. “Eğer gerçeği söylemezsen sabah akşam dayak yiyeceksin”. Çaresiz kalan Sahte Aziz “Tamam” demiş. “Gerçeği söyleyeceğim. Kralın eşi ile şakalaştığım için kral burnumu kestirdi. Bu kesik burunla nereye gidersem gideyim kınanacaktım. Ben de böyle bir şey geliştirdim. Söyleyin bana başka ne yapabilirdim?

Durumu öğrenen başdanışman “Hemen bu ülkeyi terk et” demiş. “Ben kralımın da Aziz olmak için burnunu feda etmesini istemiyorum. Dünya geniş… Dünyanın değişik yerlerinde sana inanacak daha çok aptal insan bulursun.

 

Bu siyasetçi mantığıdır. İnsanları kendi yalanına inandırır. İnanmayı seçen çok insan vardır. Dünyada aptallar olmasa politikacılar aç kalır. Siyasetçiler halka benzemezler, halkı kendilerine benzetirler. İnsanları etkilemenin en kolay yolu olmak istedikleri, ama olamadıkları şeyleri onlara sunmaktır. Herkes ilahi olana ulaşmak ister, ama bunu nasıl yapacağını bilemez. Bütün din adamları bunu kullanır. Onun için herkes din adamlarına kutsal gözü ile bakar. Halbuki din adamının hiçbir kutsallığı yoktur.

 

Şeyh efendi, papaz efendi, rahip efendi baş tacı edilir. İnsanı yöneten zaaflarıdır. Her insan zaafına yenilir. İşte bazı uyanıklar, insanların zaaflarını, zayıf yönlerini çok iyi analiz eder ve kullanırlar. Adam hayali bir şirket kuruyor. Milletin “zengin olma” zaafını kullanıyor ve milyonlarca dolar toplayıp soluğu yurt dışında alıyor. Saadet zincirlerinin mantığı budur. “İnsanların zaafını bul, parayı, malı topla ve kaç”. Dikkat et zaafın seni aptallaştırmasın.

Olumlu felsefe