Umut

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Bir önceki yazımın başlığı ve konusu Korku’ydu…

Bugün yazımızın konusu ise, korkunun korktuğu bir kavram: Umut

Evet, korku, umuttan korkar. En büyük düşmanıdır umut, korkunun.

En kötüsüdür umutsuzluğa kapılmak. En berbat durumdur çaresizliğe boyun eğip, kaderine razı olmak.

Oysa insanoğlu en dibe vurduğu zamanlarda en büyük sıçramayı yapar. Gecenin en zifiri karanlığıdır, doğacak güneşin işareti.

Geçenlerde, Suriyeli sığınmacıların kaldıkları bir kampta gördüğüm bir sahne bana “umut”un ne kadar da önemli olduğunu gösterdi. Çadırlarda yaşamanın o en zor koşullarında, kampı ziyaret eden bir gazeteciye, bulup buluşturup, bir fincan kahve ikram eden yaşlı bir Suriyeli’de ete kemiğe bürünmüş olan şey,  “umut” tu!

Züğürt Ağa filminde, Şener Şen’in her şeyini kaybedip, beş parasız kaldığı anda, köyden yanında gelen kimsesiz kız Kiraz’ın, ağasına yaptığı o bir fincan kahve, Ağa’nın umudunun yeşerdiği bir sahne olmuştur.

Mehmet Akif’in, İstiklal Marşı’ndan sonra en sevdiğim şiiri olan, “Atiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak”da yer alan şu dizeler ne de güzel anlatır “umut”u..

Mâdem ki alçaklığı bir, ye’s ile şirkin;
Mâdem ki ondan daha mel’un, daha çirkin

 

 Akif, umutsuzluğa kapılmayı “şirk” ile bir koşar. Ve şiirin devamında, hiçbir şeyi kalmamış, çaresizliğe düşmüş Anadolu insanına en üst perdeden seslenir. “Kolunun birini kaybetmiş olsan bile, yılmayacaksın” der:

Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından,
Tek kol da, “Yapışsam..” demiyor bir tarafından!

Şiirin sonuna doğru Akif, iyice hiddetlenir ve şunları söyler:

Sahipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.
Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar…
Uğraş ki: Telâfi edecek bunca zarar var.
Feryâd ile kurtulması me’mûl (mümkün) ise haykır!
Yok yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!
“İş bitti… Sebâtın   sonu yoktur!” deme; yılma.
Ey millet-i merhume, sakın ye’se kapılma.

 

Umutsuzluğa kapılmamak gerektiğinin en güzel ete kemiğe bürünmüş hali, kurtuluş savaşımızdır.

Umut, ancak mücadele ile mümkündür. Akif’in dediği gibi,  “bağırma, çağırma ile kurtulmak mümkün ise, buyur bağır, çağır”. Mücadeleyi hep başkalarından beklemek ve sonra da şikayet etmek kimsenin hakkı olmamalı.

 

Umut mücadeleyi, mücadele başarıyı, başarı özgüveni, özgüven ise mutluluğu getirecektir. Ve bu döngü, böylece sürüp gidecektir.

Yaşamı da , ancak umudunu koruyanlar ve mücadele edenler yeşerteceklerdir.

Umut