Antep’te hamam gelenek ve görenekleri (5)

YAYINLAMA: 20 Nisan 2020 / 19.12 | GÜNCELLEME: 21 Nisan 2020 / 17.29

Hamamın Bölümleri:

            Hamamlar, dış avlu, orta avlu, iç avlu ve sıcak suyun ısıtıldığı külhan olmak üzere dört bölümden oluşur: Günün programı da dört bölümden oluşur: 1- terleme ve kese, 2-birinci su, 3-yemek yemek için mola, 4-ikinci su

Dış avlu:

            Dış avlu, ortasında fıskiyeli bir süs havuzu bulunan, yuvarlak bir salondur. Salonun duvar kısımlarında önü açık odalar yer alır. O zamanki hamamlarda ayrı soyunma odaları ya hiç yok veya bir iki tanedir. Soyunma yerlerinin eskiden çok daha kısıtlı olduğunu Abdülkadir Hamamcıoğlu da belirtti. Ortada kenarları şekilli bir süs havuzu bulunur. İşte bu sekiler[1] soyunma yeridir. Bu sekilere herkesin halısı veya kilimi açılır ve üzerine bohçası konulur. Bazı hamamlarda bu sekiler parmaklıkla ayrılmıştır. Küçük çocuk varsa salıncak bu parmaklığa kurulur. Halının veya kilimin üzerine çıkan insanlar elbiselerini çıkarıp hamam kıyafeti olan kırmızı parlak çizgili mezerlerini sarınırlar. Yaşlı kadınlar mezeri bellerine yani göğüsleri açıkta kalacak şekilde sararlar. Daha genç kadınlar mezeri bellerine sararlar ancak mezerin bir ucunu omuzlarına atarlar. Gelin olmamış genç kızlar çoğu kez boy köyneği[2] denilen sandık yaka, uzun ince bir elbise giyerler. Küçük çocuklar çıplak girer. Bazılarına göre ayaklara hiçbir şey giyilmez. Bazılarına göre ise, muhakkak nalın giyilir. Çünkü usta hanımlar o kadar kaygan ortamda bile o nalını düşmeden veya kaymadan idare edebilirler! Ancak yeni gelinler sedef ve gümüş karışımından yapılmış haphaplarını[3] sadece göstermek için dış avluda birkaç metre giyer sonra çıkartırlar.

Orta avlu ve Gulleytin:

            Orta avlu ılıktır ve gulleytin denilen havuz burada bulunur. Gulleytin[4] Yahudilerin dini amaçla kullandıkları soğuk su havuzudur. Sayın Kamile Kutlar, çocukluğunda, Keyvan Hamamı’nda Yahudileri Gulleytini kullanırken gördüğünü söyledi. Keyvan Hamamındaki Gulleytin: 3 metre yüksekliğinde merdivenle çıkılan ve içerisinde bir havuz olan bir oda idi. Soğuk su doldurulan havuz, yaklaşık 120 cm yüksekliğinde, 2x3 metre ebadında idi. Yahudi kadınlar, hamamda yıkanıp çıktıktan sonra yakın akrabalarının bir veya ikisinin şehadetinde üç kere gulleydindeki suya batıp çıkarlardı. Bu adet, müslümanların gusül abdesti almaları gibi bir şeydi. Orta avlunun diğer bir köşesinde tuvalet vardır. Buradan genellikle yiyecek çalan hatta sabun çalan büyük fareler (cardın) çıkar. Bunlar çiğneyebilecekleri herşeyi çalarlar.

İç avlu:

            İç avlu sıcak bölümdür. Burası asıl yıkanılan yerdir. Burada 5-6 oda vardır. Her odada bir sıcak ve bir de soğuk su musluğu ve bu muslukların aktığı curun bulunur. Bazen daha fazla para vererek curun, yani oda kiralanır. Curun olmadığı hallerde, sıcak-soğuk su karışımı hamam kazanına biriktirilir. Bazı hamamlarda ise, bu bölümde yine ortada yüksekçe etrafı sekili bir havuz bulunur. Burada genellikle curun alamayanlar, fakir tabaka yıkanır. Sekiye

[1] Seki: Tabandan az çok yüksek, gibi yer; sokaklarda kaldırım, eski kahvelerde peyke, köy evlerinde ve ahırlarında avludan ve hayvanların durduğu yerden yarım, bir metre kadar yüksek, oturulacak, yatılacak peyke.

[2] Boy köyneği:Gömlek, iç gömleği Derleme Sözlüğü VIII Şenel Tercan, Gaziantep’te giyilen gömleği tarif etti:

 [3] Habbap (haphap): Nalın, takunya. Bu özel nalın, gelin köşke oturduğunda da giyilir. Antep Ağzı Cilt III

[4] Gulleytin: Yahudilerin hamamda yıkandıktan sonra batıp çıktıları, soğuk su havuzu

Culleus: 1. Roma’da içinde şarap satılan ve şarap ve zeytinyağı gibi sıvı gıdaların taşınmasında da kullanılan deri tulumlara verilen isim. 2. Culleus terimi aynı zamanda 20 amphoraya karşılık gelen sıvı ölçü birimi olarak da kullanılmaktaydı. Levha LI Arkeoloji Sözlüğü Secda Saltuk İnkilap Kitapevi 1997 İstanbul

Quleteyn:Fıskiye, Türkçe-Kürtçe sözlük, D.İzoli, İstanbul 1992

üstüste istif şeklinde yığılan ihtiyar, genç, çocuk ellerindeki taslarla bu havuzdan su alarak yıkanırlar.

            Genellikle hamama girenler önce üzerlerine bir miktar su döküp, bir kenarda oturup terlerler. Bu terleme sırasında cilt yumuşar ve kir daha kolay çıkar. Aile bireyleri birbirlerini keselerler. Varlıklı insanlar gaymeler tarafından keselenir.

Birinci su:

            Birinci su: Isınan suyu gayme açar ve hamamdaki insanların duyabileceği şekilde “su geldi” diye bağırır. Bu sırada orada bulunanlar, özellikle hamam kazanlarına sıcak suyu biriktirebilmek için yoğun çaba sarfederler. Sularını aldıktan sonra killenmek işlemi başlar. Suya ıslanmış kil –Ermeniler portakal kabuğu ile kokulandırırlardı- baştan ayağa kadar tüm vucüda sürülürdü. Kil, deri üzerindeki yağları aldığı gibi, saçın yumuşak, derinin ise kadife gibi olmasını sağlardı. Kil iyice vücuttan giderildikten sonra, yemek aralığı verilirdi. Eğer bu nevse [1] hamamı ise, nevseye nevse emi[2] sürülürdü. Halen o günleri hatırlayanlar, birinci sudan sonra kil nedeni ile hamamın çok kirlendiğini söylediler. Ayrıca sıcak suda çok kalmaktan dolayı o zaman ellerinin “garicik”[3] olduğundan da şikayet ettiler.

Hamam, hangi yakacaklarla ısıtılır?

            Birinci suya ıslanma suyu deniyor. Önceki yakıtlar çok kalorili olmadığı için birinci su, ısıtılan su sarfedildikten sonra ikinci su ancak iki saat sonra hazır olabiliyordu. Peki, ne yakıyorlardı o zamanlarda hamamlarda? Hanlardan, nalbant dükkanlarından, evlerde hayvan besleyenlerden zibil[4] temin edip onu ve havcar[5] yakılıyordu. Su için herhangi bir para ödemeyen hamamcılar zibil için para ödemek zorundaydılar. Hamamın yakacağı hamama tar ile tarcı tarafından getirilirdi. Önceleri zibil olan bu yakacak daha sonraları talaş vb. olmuştur.

Hamamlar önceleri çöplerle ısıtılırdı

Tutlu Hamam’ın sahibi Salim Erdem, hamamların  önceleri çöplüklerden toplanılan çöple ısıtıldığını söyledi. Çöpleri bazan hayvan gübresi ile  karıştırıp hamamın damına serip kurumasını sağlarlarmış. Erdem, o dönemi anlatırken: “Hamama yakacak maddesi getirene yükçü denir.Yükçüler harallara[6] gübreyi doldurup, eşekle getirirlerdi. Getirilen gübre yığını, damda kurutulduktan sonra çok ufak olmayacak şekilde öfelenirdi. Buna kemre kırma denilir, büyük tezekler kırılırdı. Onlar çöplerle karıştırılır hamam onunla ısıtılırdı. Antep’te hızarlar oluşunca talaş çıkmaya başladı. Bir ara talaş yaktık. Osmaniye’nin Bahçe ilçesi ‘nden odun da getirirdik. Nizip’te Ülfet Fabrikası vardı,  oradan zeytin çekirdeği alınırdı. Bunlar, harman edilirdi. Tabi sonra talaş sobaları çıktı. Bize talaşlarını alıp, atölyelerini boşaltalım diye yalvaran o hızar atölyeleri bu sefer para ile satmaya başladılar. İşte bütün bu nedenlerle kâr haddimiz gittikçe azaldı. Antep’te hayvancılık da kalmadı. Ülfet’teki zeytin çekirdeklerini bazı firmalar alıp biriket şekline getirdiler. Biz zorunlu olarak fuel oile döndük. Ama eski hamamın sıcaklığı kalmadı. Fuel oil, sadece kazanı ısıtırdı, halbuki dedem ocak yakmakta çok ustaydı. Ocağın içinde ki dumanın sarmal şekilde dönüp bacadan öyle çıkması lazım. Fuel oil ise sadece kazanı ısıtırdı” dedi.

Artık yemek zamanı:

[1] Nevse: Lohusa

[2] Nevse emi tarifi yazıda verilmiştir.

[3] Garicik: Suda çok kalmak yüzünden el ve ayak parmaklarının bezermiş derilerinde hasıl olan ve sızlayan kırışıklar. Gaziantep Ağzı cilt: III

[4] Zibil: Gübre Antep Ağzı Cilt III Hamamcılar, zibili yazdan alıp, kışa kadar hamamın üzerinde kuturmak zorundalar. Hatta, kurutulan zibilin aşağıya kolay taşınması için bazı hamamlarda damdan külhana inen özel bölüm vardır.

[5] Havcar: Sumak yaprağının tabaklıkta kullanıldıktan sonraki buruşmuş hali ki ancak yakmağa yarar. Gaziantep Ağzı cilt III

[6] Haral:  Büyük kıl çuval

İşte şimdi insanlar nisbeten hafiflemiş ve rahatlamış olduğu için artık yiyecek düşünebilirlerdi. Dış avluya çıkıp, halıların veya kilimlerin üzerinde oturup evden getirmiş oldukları yiyecek maddelerini birbirlerine ikram ederek yerlerdi. Örneğin, akrabalar veya dünürler getirdikleri yemekleri birbirlerine ikram ederlerdi. Eğer köfte yoğrulacak veya karpuz kesilecekse bu işlemlerde yapılırdı. Ayrıca bu bir gelin hamamı ise, köfteden sonra köfte leğeni ters çevirerek darbuka olarak kullanılır, oynarlardı.

            İkinci su: Zayıf ve uzun boylu gayme tekrar külhana girer ve yine herkesin duyabileceği bir sesle “ikinci su geldi” diye bağırır. Yine herkes musluktan sıcak su alma yarışına girer. Bu sefer artık sabunla yıkanılırdı. İşlem bittikten sonra kurulanılır, iç çamaşırlar giyilir, yorulan insanlar evlerine doğru yol alırlardı. Artık, deri bir kat soyulmuş, iki kez sabun yapılmış ve sıcaklığın tesiriyle yanaklar yeteri miktarda kızarmıştır. Ve insanlar, müthiş bir maratondan çıkmışcasına yorulmuş ve gevşemişlerdir.

 Hamam kavgaları:

Hamamda yapılan kavgaları bilmeyen yok, çok meşhur! Abdülkadir Hamamcıoğlu: “Kavga, aynı trafik kazası gibi olur. Hiç planı, projesi yok!” deyip ekliyor: “Daha çok yer için kavga ederler. Birinci sudan sonra yerlerini kaybetmemek için kil leğenlerini kaldırmazlar ki, tekrar gelip aynı yere otursunlar”. Eğer birisi, diğerinin yerine oturursa işte kavga o zaman çıkar!

 

Antep’te hamam gelenek ve görenekleri (5)