Masal ve ötesi...
Mesut Alp isminde Mardinli bir arkeolog var. İnternette çok sayıda videosu bulunuyor. Bir vasıta ile derslerine dahil oldum, ondan ders almayı pek seviyorum.
Pandemi başladığından ve zoom icad edildiğinden beri ilgimi çeken, merâk ettiğim konularda ders almaktayım. Ders aldığım insanlardan birisi de Mesut ve ekibi. Önce Mezotopamya’yı sonra, Ortadoğu’yu anlattılar bize. Derken Mesut, kendisini arkeolog olmaya götüren annesinin çocukken anlattığı masallardan bahsetmeye başladı. Ve sonuçta kendine göre öncelik verdiği masalları ayda bir kez zoom aracılığı ile anlatmaya başladı.
Mesut, ilk günden beri dersleri interaktif yapıyor. Yâni hem kendisinin hem de bizim görüntü ve seslerimiz açık. Toplatıya katıldığımız anda, katılımcıları selâmlıyor, hallerini hatırlarını soruyor. Bu şekilde canlı katılım olunca ders daha verimli hale geliyor. Sorular hem yeni şeyler öğrenmemizi hem de bilgi katkısı sağlıyor.
Dengbêj, masal anlatan kişi demek. Diyarbakır'da dengbêj evi bile var. Fotoğraflarda 2013 yılında Diyarbakır’da dinlediğim dengbêjleri görüyorsunuz. Dengbêjler masallarını Kürtçe anlattıkları için doğal olarak anlattıklarından bir şey anlamıyorsunuz. Ancak, ahenkli ses ve ritm sizi büyülüyor. Bir kaç dakika içerisinde hayalinizdeki herhangi bir masalı kendinizle bütünleştirip başka bir aleme dalıyorsunuz.
Neden dengbêji yazdım? Mesut, modern zamanların dengbêji aslında... Cahit Saraç, "Gaziantep'in Tiyatro Tarihi" isimli eserinde Antep'te Kalealtı’na gelen destan okuyucularından bahseder. Eminim o destanları okuyanlar, Anadolu'da oradan oraya giderek masal anlatıp ekmek parası kazanan dengbêjlerdi aslında.
Işık Pamir’in bir yorumunda anlattığına göre dengbejlik, Büyük Iskenderin Doğuyu fetetmesiyle doğmuş… Ve Pamir diyor ki: “Neticesinde de bugün Türkiye’de Iran’da, Afganistan’da, Hindistan’da, İskender üstüne hikayeler, destanlar anlatılır. Ve hatta ellerine kılıç veya benzeri bir şey alarak sanki tiyatro sahnesindeymiş gibi roller yaparak anlattıklarıyla çocukları ve büyükleri eğlendiren insanlar vardır, onlara da dengbej denir. Bir defasında anlattığım gibi birisi, elinde kılıçla, İskender’in kördüğümü/Gordiyon nasıl kestiğini palavralı bir şekilde anlatarak bizi pek eğlendirmişti”.
Pamir böyle derken, Vikipedia, dengbêj sözcüğünün kelime anlamını; sesli söylem olarak vermiş. Yani dengbêj, sözün ahenkle icra edilmesini sağlayan, sese biçim, hayat, renk veren kişi demekmiş. Dengbêjler genellikle köyden köye dolaşarak, hayatlarını, söyledikleri destanlar, kılamlar, ilahiler ve hikayelerle kazanırlardı. Bazıları tef ve kaval gibi çalgılarla söyleseler de, dengbêjlerin çoğu herhangi bir çalgı aleti kullanmadan, gırtlak gücüne dayanarak sanatlarını icra ederlerdi. Dengbêjler, kahramanlıkların anlatıldığı masallar kadar, kötülüklerden bahseden, avcılığı, baharın güzelliğini anlatan destanlar da seslendirirler. Düğün ve eğlencelerde mutluluğu dile getirdikleri kadar, zaferlerin heyecanını anlatır, hastalıktan kaynaklı acıları, haksızlıkları da dile getirirler.
Dengbêjlik; bugün Van, Kars, Erzurum, Ağrı, Muş gibi yerleşim yeri köylerinde halen sürdürülmektedir.