Pandemi nedeniyle öğrendiklerim (1)

YAYINLAMA: 23 Mayıs 2021 / 18.51 | GÜNCELLEME: 23 Mayıs 2021 / 19.02

Pandemi başlayıp eve kapandığımızdan beri ağırlıklı olarak Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı bünyesindeki hocalardan çeşitli dersler almaktayım. Şöyle geriye baktığım zaman 14 aydan beri çok kapsamlı olarak dünya tarihi, rönesans, keşifler ve benzeri konuları kapsayan bilgiler edindim. Dersler zoom programı ile iki saat sürecek şekilde veriliyor. Gerek Vakıf, gerekse Fest Travel derslerinde sadece yazarak soru sorabiliyor, katkıda bulunabiliyorsunuz. Mesut Alp Akademi’de ise aktif olarak, yani sesli ve görüntülü olarak katılabiliyorsunuz derse.

Yanlış hatırlamıyorsam aldığım ilk ders, Büyük İskender hakkında idi. Dersten sonra bir düşündüm, benim o kadar bilgiye ulaşabilmem için o konu hakkında en az 20 kitap okumam gerekirdi. Halbuki iki saat içerisinde İskender hakkında hemen herşeyi öğrenmiştim. İskender, o günün Amerikasını kurmuştu fethettiği topraklarda. Bir kere, imparatorluğunda tek lisan Eski Yunanca konuşuluyordu ve lisanı Anadolu’ya o getirmişti. Ayrıca, o günün dolarını da yine o bastırmıştı. Hakimiyeti altındaki tüm topraklarda üzerinde kendi portresi olan tek para birimi kullanılıyordu. Ders sırasında ekran görüntüsünün fotoğrafını çektiğim için daha sonra ihtiyacım olduğunda, notlarıma da bakarak anlatılanları referans gösterebiliyordum.

Adsız

Son aldığım ders, Salgın Hastalıklar konusunda idi. Dersi, hayranlıkla izlediğim Doç. Dr. İlker Aktükün verdi. Kendisi İstanbul Üniversitesi’nde öğretim üyesi. İlker Bey’in Vakıf aracılığı ile verdiği tüm dersleri aldım. Tam bir hoca kendisi... Dersten sonra, anlattığı tüm dersi, e-posta adresimize gönderiyor. Ayrıca, kitaplar öneriyor, film isimleri veriyor, konu hakkında daha fazla öğrenebilmemiz için.

Senenin başında bir kitap önerdi: Tahıla Karşı, James C. Scott tarafından yazılmış. Yale Üniversitesi tarafından 2017 yılında yayınlanmış, Koç Üniversitesi 2019 yılında Türkiye’deki yayın hakkını almış, fevkalade güzel tercüme ettirmiş, ben ikinci baskısını almışım. Kitabı, James Scott’ın 1960’lı yılların başında Diyarbakır Karacadağ civarında Türk meslektaşı ile yaptığı araştırma için satın almıştım. Scott, Türk meslektaşı ile bugün ortaya çıkan Göbeklitepe’nin doğusundaki Karacadağ’da yetişen yabani buğday konulu bir çalışma yapmıştı. Kendisi ve Türk arkadaşı, Karacadağ’da üç hafta boyunca elle buğday hasadı yaptılar ve kendilerine ve onlarca aileye bir yıl yetecek buğday hasadını başardılar. Scott, endüstriyel tarıma karşı çıktığı için batı dünyasında sevilmeyen bir insan. Günümüzden 50 sene önce, buğdayın orijinalinin dünyaya yayıldığı Karacadağ’da iki kişinin üç hafta boyunca elle hasat yapabildiğini ve endüstriyel tarıma ihtiyaç olmadığını kanıtlamıştı.

Bir düşünsenize... Bugün, kullanılan onca zehirli tarım ilacı, genetiği değiştirilen onca bitki, meyve türleri... Hayatımızı ne kadar etkiledi? Şeklinden ekmek olduğunu anladığımız buğdaydan türetilmiş o tuhaf şeyi değil, kokusu, dokusu ve rengiyle doğru dürüst yiyecek yiyecektik! Scott’ı ve Türk arkadaşını dinleselerdi, kanserden ölen, ya da çeşitli yeteneklerini kaybeden binlerce insan olmayacaktı...

James Scott, Tahıla Karşı kitabında bugün, içerisinde kaygı, korku içerisinde debelendiğimiz salgın hakkında da yazmış. Bakın ne demiş:

“İnsanlar ve hayvanların çok uzun mesafeler kat edip uzaktaki gruplarla daha sık temas kurmaları türden türe atlayan yeni zoonos hastalıkların çoğalmasına neden oldu. (Zoonos hastalık, hayvandan insana geçen hastalık demek bu arada.) Bu durumda dünyanın muhtemelen en büyük, en kalabalık ve tarihsel olarak en köklü Homo Sapiens İnsan gurubu, domuz, tavuk, kaz, ördek yoğunlaşmasına ve vahşi hayvan piyasalarına ev sahipliği yapan Güneydoğu Çin’in özellikle de Guandong bölgesinde yeni bir salgın hastalık başlayabilir. Unutmamak gerekir, aynı bölgede domuz ve kuş gribi türleri de döllenmiş ve bir dolu can almıştı...”

Devam edeceğim...

Pandemi nedeniyle öğrendiklerim (1)