Babamı yazmak istedim bugün...

YAYINLAMA: 24 Ekim 2021 / 16.29 | GÜNCELLEME: 24 Ekim 2021 / 17.56

Babamın sonsuza gittiği günü Facebook sayfasına koymuştum. Babamı şahsen tanıyanlar ve tanımayanlar pek güzel yorumlar yazmışlardı. O yorumlardan bir yazı oluşturmak istedim.


Deniz Zorkun, benim çocukluk arkadaşım, ilkokulu Akyol'da birlikte okuduk. Anne ve babası hakimdi. Yanlış hatırlamıyorsam babası Mustafa Zorkun, Ağır Ceza Reisi idi. Bir an onun anne-babası ile benim anne-babamın ve diğer hakim, avukat dostların bir cumartesi akşamı, Atatürk Bulvarı üzerindeki evimizde buluştuklarını gözledim. Annem, muhteşem bir ziyafet sofrası kurmuş, neşe ve kahkaha ile yemek yeniyor. Toplantıda iki çocuk var, birisi Deniz, birisi de benim.


Yemekten sonra mutlaka konken oynanır. Kağıtları atıp, tutarken hafta içerisinde şehirde ve adliyede olup bitenleri konuşurlar. Haftanın yorgunluğunu atmak için, sanırım biraz da gırgır geçerler birbirleriyle... o sırada Deniz ve ben, masalardan birinin altındayız! Elimizde kendi çizdiğimiz amiral battı oyununun kağıtları var, biz de onunla eğleniyoruz. Bazen yukardakiler o kadar gülerler ki, bizi de masanın altında gülme krizi tutar. Konken masasındaki gülüşmeler sırasında oyunun başında alınan fişler birbirine karışır. Böylece o oyun kumar olmaz, müthiş bir eğlence olur. Bu toplantılar her cumartesi günü sıra ile dostların evinde neşeli şekilde devam eder. Kadınlar birbirlerinden yemek tarifleri almayı ve hatta yazmayı asla ihmal etmezler. Toplantıda pek az çocuk olduğu için Deniz'le beni sevmeyi, şakalaşmayı ve iltifat etmeyi de hiç unutmazlar.


Süheyla Abla (Özkan) Kavaklık'tan bahçe bitişik komşumuzdu.  Ebeveynlerimle pek güzel anlaşırlardı. "O kıymetli insanlar nurlarda uyusunlar" diye yazmış. Sonsuza pek erken göçen değerli eşi Dr. Hasan Basri Özkan'la ne güzel hatıralar biriktirmişler, geriye dönüp bakınca görüyorum. Salon çiçeği yetiştirmeden tutun, sosyal çalışmalara dek, neler var belleğimde...


Sonra bakıyorum Arsuz yazlık komşularımız katılmış sohbete. Barış Gören, sevgili Nurçin Apa Gören'in oğlu. Nurçin Abla, bizim Atatürk Bulvarı’ndan da komşumuz. Üst katımızda otururlardı. Nihal İstanbullu diğer yazlık komşumuz. Annesi Süreyya Teyze'yi unutmak mümkün mü? Ne şeker bir insandı... Yeğeni Sada ile oğlum yaşıttır. Barış Gören, pek güzel yazmış: "Arsuz'da sabah uyanınca Osman Amca’yı evlerinin terasında daktilosunun başında görürdük. Ne yazdığını çok merak ederdik" demiş. Barış'ın merakına Nihal de katılmış. Olasılıkla babamın manuel Remington daktilosunun tıkırtılarını da duyarlardı. Ben hafta içi Gaziantep'te, hafta sonu Arsuz'da olduğumdan, babamın yazarlık anılarını komşulardan öğrenirdim. Babam, yazısının hafta başı yayınlanabilmesi için yazısını veya yazılarını ben Arsuz'a ulaşmadan daktilo eder, başka biri ile gazeteye gönderirdi. O insanlar da ne kadar iyiydi, babamın yazılarını kendi elleriyle gazeteye teslim ederlerdi. Bir keresinde yetiştirememiş, ben cumartesi günü Arsuz'a gittim. Baktım Babam endişeli... "Ayfer, yazımı gönderecek kimse bulamadım, nasıl yapalım?" dedi. Yazıyı aldım elime, bitişikteki diğer komşumuz Zekai Dinçer'den rica ettim, beni Arsuz Oteli’ne götürdü. Otelin idari bürosuna gittim, faks makinelerini kısa bir süre kullanmak için izin istedim. Onlar da pek kibar davrandılar, müsaade ettiler, babamın yazısını gazeteye faks çektim.


Ben dünyaya gözümü açtığımdan sonra uzun seneler matbaamız/gazetemizin yeri, Eski Saray Caddesi’nin arkasındaki Yeniçeri Sokak’ta idi. Eski Hal, Uzun Çarşı, yani Antep’in alışveriş merkezi o civarda olduğundan herkes birbirini ve hatta ailelerini tanırdı. Oradaki esnaflardan biri de Hayri Küçükkömürcü idi. Hayri Bey'in oğlu Muhtar Küçükkömürcü, daha sonraki yıllarda Sarıgüllük Lions Kulübü’nde arkadaşım oldu. Aile anılarımı paylaştığımda altına pek güzel yorumlar yazar. Yine böyle bir yorum yazmış, demiş ki: "Osman Tuzcu çocukluk günlerimden; "Entellektüel Duruşu" ile hatırladığım bir "kentli" idi, mekanı cennet olsun."


Babamı anılarında yaşatan diğer bir Muhtar ise, Muhtar Göğüş... Kadir Muhtar Göğüş, bana yazdığı özel notta, "Osman Amcamın bana verdiği -tükenmez kalem- isimli köşede yazdığım yazıları halen saklıyorum. Gazeteciliğe Osman Amcam başlattı beni. Şimdi düşünüyorum da, Osman Amcam ne kadar teşvik etmiş beni... Yazılarımı okuduğum zaman, lise öğrencisi zırvalarımın kimisine gülüyorum, kimisi tüylerimi diken diken ediyor. Halbuki Osman Amcam onları büyük tevazu içinde kabul ederdi. Yıllar sonra anladım, aslında benim zırva yazılarıma bayılmayıp, bağrına taş basıp, sırf benim hevesimi kırmamak için yayınladığını."


Babam tam anlamı ile sosyal birisiydi, entelektüel duruşunun yanısıra... Çevresinde iyiliği dokunmayan kimse yok gibidir. Ülke ve hatta dünya basınını yakından takip ederdi. Ben çok haberi ondan alırdım.


Babam hakkında yazacak çok şeyim var, onu bir başka yazıya saklamak istiyorum. Bugün, köşemi komşu ve tanışlarımıza ayırdım.

 Babam, Yassıada duruşmlarını yakından izledi .Bir duruşma öncesi adaya gitmek için vapura binerken, arkasındaki Yaşar Özen 

Babam, Yassıada duruşmlarını yakından izledi .Bir duruşma öncesi adaya gitmek için vapura binerken, arkasındaki Yaşar Özen.

Gaziantepe teyyare gelmiş, Antepin şeyhül muharriri de orada elbette

Gaziantep'e teyyare gelmiş, Antep'in şeyh'ül muharriri de orada elbette.

yeniçeri sokaktaki gazete ofisindeki masasında çalışırken

Yeniçeri sokaktaki gazete ofisindeki masasında çalışırken.

Babam, her zaman şık ve bakımlıydı. Gazeteye bir gün bile kravatsız geldiğini hatırlamam.

Babam, her zaman şık ve bakımlıydı. Gazeteye bir gün bile kravatsız geldiğini hatırlamam.

Babamı yazmak istedim bugün...