Meryemana bitkisi (Deve Dikeni) (2)
Meryemana dikenindeki etken bileşik, silimarindir. Meryemana dikeni tohumları genel olarak %1–5 oranında silimarin ihtiva etmektedir. Tohumlarından üretilen ekstrelerinde ise %70–80 oranında silimarin bulunur. Meryemana dikeninin diğer organları (yaprak, çiçek, kök) ise silimarin içermemektedir. Meryemana Dikeninin Geleneksel ve Modern Tıp ve Eczacılıkta Kullanımı Avrupa ve Akdeniz ülkelerinde antik dönemlerden beri bilinmekte ve kullanılmaktadır.
Romalı doğabilimci Plinus the Elder, bal ile karıştırıldığında, safra akışını artırıcı etkisinden bahsetmiştir ki; bu bitkinin karaciğerle alakalı bir durumda kullanımına ilk referans olmuştur ve bitkiye Silybum adını kendisi vermiştir. Hristiyanlığın ilk dönemlerinde Meryem'e adanmış ve Marian Thistle adıyla anılmıştır. İki bin senedir kullanılan Meryemana dikeni için Planta Medica dergisinde, “geçmişten geleceğe kutsanmış bitki” ifadesiyle bahsedilmiştir. Efsaneye göre Meryem bu bitkinin altında dinlenip bebeği İsa’yı emzirirken, sütünün bir damlası bitkinin yaprakları üzerine düşer ve orada kalır. Bitkinin yapraklarında bulunan beyaz izlerin bundan kaynaklandığına inanılır. Bu nedenle John Eveleyn emziren kadınlarda bitkiyi laktasyon artırıcı etkisiyle tavsiye etmiştir. Theophrastus IV. yüzyılda bu bitkiden Pternix adıyla söz etmiştir. Eski Yunan’da hekim Dioscorides hastalarında safra artırıcı, kusturucu ve yılan zehirlenmelerine karşı da olumlu etkileri sebebiyle bu bitkiyi kullanmış.
Meyvelerinin karaciğer üzerine spesifik bir olumlu etkisinin olduğu Orta Çağ’dan beri bilinmektedir.
Paracelsus, safra yolları hastalıklarında kullanmıştır. İtalya’da ve Yunanistan’da anti-aging (yaşlanma karşıtı) etkisi için kullanılmış olsa da esas etkileri, karaciğer yenilenmesini uyarıcı etkisi olmasıdır. XVI. yüzyıl da İngiliz herbalistleri bu bitkiyi melankoliden uzaklaşmak ve karaciğerde meydana gelen şikayetler için tavsiye etmiş.
İngiliz herbalist Nicholas Culpeper 1650’de karaciğer ve dalak rahatsızlığı bulunan farklı vakalarda kullanımından bahsetmiş, sıtma ateşine etkisi olduğunu gözlemlemiştir. Alman Sağlık Komisyonu , meyvenin ve tohumun ekstresinin; toksik karaciğer problemleri, iştah kaybı, dispeptik şikâyetler ve sirozda etkili olduğunu, karaciğer sağlığı için etkili ve güvenli olduğunu belirtmektedirler.
Bitki tohumlarının özü, XIX. yüzyılda menstrüasyon şikâyetlerinde, karaciğer tıkanıklıklarında, varikoz venlerde, dalak ve böbrek hastalıklarının yanı sıra sarılık ve karaciğer hastalıklarında da kullanılmıştır. Sürecek