Uzman Öğretmenlik Sınavı
1739 Sayılı Milli Eğitim Temel kanununu 43. Maddesinde, “Öğretmenlik, Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir” şeklinde tanımlanmaktadır.
Öğretmenlik meslek kanununun çıkarılmasıyla birlikte öğretmenler aday öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen gibi sınıflara ayrılmıştır. Öğretmenlik meslek kanunu ile birlikte kriterlere bağlanmıştır. Bu süreç sendikaların tepkilerine rağmen yasalaşmıştır.
Bu durum birçok farklı açıdan sunuyorlar. Örneğin hangi meslekte uzmanlaşmak isteyen farlı sınavlara tabi tutulmuyor? sorusuyla karşılaşılıyor. Bu noktada hedef saptırılıyor. Meslek gruplarına göre uzmanlık kriterleri değişebiliyor. Ayrıca uzmanlık eğitimi alınıyor. Öğretmenlik mesleğinde ise Eğitim Fakültesine kayıt yaptırdığın gün artık hangi alanda uzmanlaşacağı bellidir. Örneğin; sınıf öğretmenliği, okul öncesi öğretmenliği, matematik öğretmenliği, fizik öğretmenliği, Türkçe öğretmenliği, tarih öğretmenliği, elektrik öğretmenliği vs. alanda zaten eğitim fakültelerinden alanlarıyla ilgili uzmanlık kazanmış oldukları için diplomalarını alabiliyorlar. Alanında zaten uzman olan bir öğretmeni tekrar tekrar eğitime alıp sınav uygulamanın mantığı nedir?
Amaç öğretmenin mesleki gelişimini sağlamaksa online eğitimlerle, ezbere dayalı sınavlarla öğretmende hiçbir mesleki gelişim sağlayamazsınız.
Amaç öğretmene daha iyi bir statü sağlayıp ekonomik koşullarını iyileştirmekse bunun yolu öğretmeni yarıştırmak, onları ayrıştırmak ya da sınava tabi tutmakta değil.
Amaç eğitimde kalite, öğretmene değer, öğrenciye fırsat eşitliği sağlamaksa bunun yolu hiç değil.
Tüm iş kollarında alanlarında kıdemli kişilerin maaş gösterge ve ödeme katsayılarında artış olur, olmalıdır. Öğretmen zaten kendi branşında uzmandır. Öğretmen kıdemli öğretmen olur. Sicili üzerinden değerlendirilir. Aldığı eğitimler üzerinden değerlendirilir. Aldığı eğitimler kendisine artı değer katar.
1 Kasım 1928 tarihinde, yeni Türk harflerine ilişkin kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildi. Ülke çapında okur yazar sayısının arttırılması ve cehaletin önüne geçilmesi adına gencinden yaşlısına herkese yeni alfabenin öğretilmesi adına çalışmalar sürüyordu. 24 Kasım 1928 tarihine gelindiğinde ise Millet Mektepleri açıldı. Millet Mektepleri'nin açılışı ile birlikte Ulu Önder Atatürk'e de Başöğretmenlik unvanı verildi.
Öğretmenler aldığı eğitimlere, mesleki kıdemine göre mutlaka maaş artışı sağlanmalıdır. Öğretmenlerin yaşadıkları ekonomik ve sosyal sorunlara çözüm üretilmeli, bunun yolu tekrar tekrar sınav olmamalıdır. Başöğretmenlik unvanı da Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ten başkasına verilmemelidir.