GİTMEK LAZIM, GÖRMEK LAZIM
Bazı çocuk şarkılarının sözlerine takılıyorum bu aralar:
Baltalar elimizde, uzun ip belimizde
Biz gideriz ormana hey ormana”
Neden ormana baltayla gidiyoruz, tam tersine ormana girerken baltalar gömülmeli.
Ya da:
Orda bir köy var uzakta
O köy bizim köyümüzdür
Gitmesek de, görmesek de
O köy bizim köyümüzdür.
Olur mu öyle şey, gitmediğin, görmediğin, emek vermediğin hiçbir yerde hak sahibi olamazsın. Ahlaki değerlere aykırı…
İşte bu duygularla Gaziantep’teki muhteşem zenginliklerimize yeteri kadar önem vermediğimizi fark ediyor, üzülüyorum.
Dünyanın her yerinden Zeugma Müzesi’ne akın akın turist geliyor. Biz onlardan ihracat yapmış sanayici gibi sıcak döviz kazanıyoruz. Ancak çevreme soruyorum, benim arkadaşlarımın büyük çoğunluğunun müzeye gitmediğini hayretle fark ediyorum. Ne kadar acı… Bence alın 60 TL’lik bir yıllık müze kartı ve Gaziantep’in muhteşem müzelerini gezmeye başlayın. İlki de dünyadaki en büyük mozaik müzesi olan muhteşem Zeugma Müzesi olsun…
Müzemizdeki muhteşem eserleri tanımadan, müzemizle gurur duyamayacağınızı düşünerek bir yazı dizisi başlatmak istedim. Vakit buldukça size o muhteşem mozaikleri tanıtmak istiyorum.
İlkiyle başlayayım dedim: Zeugma Müzemizde Aşil'in, kız kılığında tutulduğu saraydan Truva savaşları için çıkarılış sahnesiyle ilgili muhteşem bir süs havuzu taban mozaiği var ki aman Allahım, anlatmakla bitmez, mutlaka görmek lazım. Bence baş yapıt.
Homeros ‘un İlyada destanına konu olan dünyanın en büyük savaşçısı Aşil’in (Akhilleus) öyküsünü size anlatarak başlamak istedim. Annesi su tanrıçası Thetis, babası ölümlü bir kral olan Peleus’un çocukları Aşil doğduğunda, annesi oğlunu ölümsüzlük nehrinde yıkamış, ama tanrıça olan annenin elinin suya değmemesi gerektiğinden bebeği sol topuğundan tutarak suya batırmış, çıkarmış. Öykü de böyle başlamış, çünkü Aşil dünyanın en kahraman savaşçısı olacakmış olmasına ama, topuğunun suya değmeyen o bölümünden alacağı bir ok yarasıyla öleceğini söylemiş kahinler. (Tıpta o tendona da Aşil tendonu deniyor, ne ilginç değil mi?) Kahinlerin Aşil’in böyle öleceğini söylemeleri üzerine, onu korumak isteyen annesi ve babası Aşil’i Skyros adasına, Kral Lykomedes'in sarayına göndermişler. Aşil’in güvenliği için, ona kız kıyafeti giydirmişler. Kralın diğer kızlarının arasına karışmasını ve savaş alanlarından uzak durmasını sağlamaya çalışmışlar.
Kahinlerin; Truva Savaşı başladığında, tek kurtarıcının sadece Aşil olacağını söylemeleri ve o savaşa katılmazsa Truva’nın asla alınamayacağını anlatmaları üzerine Odysseus Aşil’i aramaya başlamış.. Aşil’in savaşçı bir kahraman olduğunu düşünen Odysseus bir plan yapmış. İnci, boncuk, çok güzel kumaşlar satan bir satıcı kılığında sarayın kızlar bölümüne gitmiş, ama sepetin dibine ok, kalkan gibi savaş aletleri de koymuş. Kızlar takılara hayran hayran bakarken, Aşil mızrak ve kalkana uzanmış ve onları eline almaktan kendini alıkoyamamış. Kimliğini ortaya çıkaran Odysseus hemen aceleyle Aşil’i alıp savaş alanına götürmek üzere harekete geçmiş.
Öykü bu. Mozaiğimiz de tam bu anı anlatıyor. Mozaikte elinde mızrak ve kalkanı tutan Aşil’in yüzündeki o mutlu ifadeyi, drapeli elbisesini, kızların şaşkınlığını, Odysseus’un yüzündeki aceleyi ve kaygıyı, sanatçının Aşil tendonunu vurgulamak için, Aşil’in ayakkabısının bir tekinin çıktığı çıplak ayağını bize vurgulama biçimini saatlerce seyredebilirsiniz. Üstelik tüm bunları minicik tesera adı verilen renkli taşlarla ifade edişine ayrıca hayranlık duyuyorsunuz. Kızlardan birinin Aşil’i durdurmak için döndüğü sırada üzerindeki kiton adı verilen tuniğin içine dolan rüzgarı minicik taşlarla nasıl ifade ettiğine şaşıyorsunuz. Havuzun ortasındaki drenaj borusu, Roma villasının ihtişamlı sütunları arasındaki havuzun çeşmesini de görmek çok ayrı bir zevk veriyor..
Ez cümle: Gaziantep'’e hakettiği değeri vermeye, onun zenginliklerini tanımakla ve tanıtmakla başlamalısınız..
AKHİLLEUS