Namert Köprüsü

YAYINLAMA: 03 Ekim 2023 / 03.00 | GÜNCELLEME: 02 Ekim 2023 / 16.30

Sizin de benim gibi, bazı konuların ekranlarda sıkça dile getirilmesi  kanınıza dokunuyor mu? Bilmem ama, ben toplumu idare edenlerin davranışlarından rahatsız olmaktayım.. Her zaman aklıma geliyor  Ne oldu da 27 Mayıs sabahı insanlar evlerinden askerler tarafından toplandı. O sabahtan sonra, anlaşılmaz bir süreç başladı. Tarihsel açıdan değerlememin dışında, bir kaç sene toplum yassı adayı ibretle izledi. Askeri müdahaleyi gerektiren ne vardı da 27 Mayıs tetiklendi? Bu süreç içinde hangi ülkelerin desteği oldu ? Burayı çok iyi anlamamız gerekir. Yargıya konu olacak bebek ve köpek davasının altına başka gerçekler varmıydı? Bunu hala bilmemekteyiz. Kayıtlara geçenler dışında, iktidar sahipleri, başka usulsüzlüklerin altına imza attılar mı? Bunu hala bilmiyoruz. 

Aradan 60 yıl geçti fakat dönemin Başbakanı, bazı cemaatlerin faaliyetlerini desteklediği bilgileri dile getirilmekte. 27 Mayıs tarihinden evvel Ankara’da Kızılay’daki bir çok eyleme fiilen katıldığımı hatırlarım. 555K olarak bilinen gösteride de PİKNİK önündeki toplumun içinde fiilen vardım. Bu protestoların hedef ve amaçları konusunda ince detayları bilmemekle birlikte, yürütmenin bazı kararlarının doğru olmadığına inanmaktayım. Hatta Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı İsmet İnönü’nün 18 Nisan 1960 günü mecliste yaptığı konuşma çok önemlidir. Şöyle sözleri vardır ‘Biz böyle bir ihtilal içinde bulunmayız. Böyle bir ihtilal bizim dışımızda, bizimle münasebeti olmayanlar tarafından yapılacaktır. Biz Demokratik Rejim dedik, demokratik rejim kurulmuştur. Bu demokratik rejim istikametinden ayrılıp baskı rejimi haline getirmek tehlikeli bir şeydir. Bu yolda devam ederseniz ‘SİZİ BEN BİLE KURTARAMAM.’ Bu konuşmadan 39 gün sonra askeri müdahale oldu. 

Aslında Türk Silahlı Kuvvetler le ilgili 211 sayılı iç hizmet kanunun 39 uncu maddesi şöyle der:   ‘’Silahlı kuvvetlerde askeri eğitim ile beraber ahlak ve maneviyatın yükseltilmesine ve milli duyguların kuvvetlendirilmesine bilhassa itina olunur.

CUMHURİYETE sadakat, vatanı sevmek , iyi ahlaklı olmak, üste itaat , hizmetin yapılmasında sebat ve gayret , cesaret ve atılganlık, icabında hayatını hiçe saymak, bütün silah arkadaşları ile iyi geçinmek, birbirlerine yardım, intizam severlik, yapılması men edilen şeylerden kaçınmak, sıhhatini korumak, sır saklamak her askerin esas vazifesidir.’’ 

Bu tarihten sonra da ülkemizde askerler tarafından bilhassa İç Hizmet Kanunu çerçevesinde siyasi yaşama müdahale oldu. Bu tür olayların alt yapısında bazı gerekçeler dile getirildiğine şahit olduk. Daha sonralarında, ülkeyi o güne taşıyanları yargılayıp, siyasilerin iade-i itibarlarını sağladık. İtibarı iade edilenlerin sanki hiç suçu yokmuş gibi davranmamızın doğru olup olmadığı konusunda çekincelerim bulunmakta.  

İade-i itibarla tarihsel hatalar dizisini kapattık. Daha sonra aynı hataya düşerek yine seneler sonra bazı insanları, evlerinden alıp, değişik yerlerde ikamet etmeye mecbur kıldık.  Daha sonra bu özel yerlerde ikamet ettirdiğimiz kişileri, ülkenin ya Başbakanı yaptık yahut Cumhurbaşkanı. Tekrar partilerin başlarına gelmelerinde bir sakınca görmedik. 

Tarih her zaman bir tekerrürden ibarettir. Büyük Önder Mustafa Kemal in söylediği gibi “Tarihten ders almayan milletler  mahvolmaya mahkûmdurlar.” 

Zaman zaman büyük nutku okuyup, daha iyi anlamaya gayret etmekteyim. Ülkemde Hilafeti geri getirmeye ahdetmiş bir gurup, şeriat kanunlarını ülkenin çarklarına sokmak isteyen insanların var olması, bu rahatsızlığımı daha da arttırmakta. Kimlerden bu gücü alıp da böyle girişimlerde bulunmaktalar, bilmiyorum. Ancak birileri bu konuları kaşımakta olduğu aşikar. Bir tarihte meydanlarda minareleri süngüye ben zaten konuşmasından, Cumhuriyet mahkemeleri mahkum etti. Daha sonrasında onu da Başbakan hatta Cumhurbaşkanı yapmakta gecikmedik.  

Ülkemin çıkış yolunun Avrupa Birliğine girmek olduğunu, her bir siyasi kuruluş telaffuz ettiğinden, iktidar partisi de aynı perdeden konuşmakta. Türkiye’nin yapısına ters düşen, fakat AB istedi diye bir çok kanunlar, toplum yapısına uymamasına rağmen değiştirilmesi, ülkede bazı garip işlerin senaryosunun yazılmakta olduğu gibi gelmekte bana.  

Dahiliye Vekaletindeki görev değişikliği, bazı çetelerin, suç örgütlerinin işine gelmediğini, ortaya çıkan hesaplaşmalardan anlamaktayız. Hani derler ya ‘ayağına bir kurşun sıkarlar’, o hale geldiğimizi izlemekteyiz. Bu çete örgütleri, taşeron örgütleri de kullanırlar. Dahiliye Vekaletine yapılan bombalı saldırı girişimi, böyle bir senaryonun bir parçası olabilir mi? Bilmiyorum. Ancak yakın bir ihtimal olduğunu düşünmekteyim. Bir ata sözü vardır çok severim: ‘Geçme Namert Köprüsünden Su Aparsa Seni , Yatma Çakal Yatağında Aslanlar Yese Seni.’

Hani derler ya ‘ Neyle Yatarsan Onunla Kalkarsın’, durum bu olsa gerek. 

Büyük önderin  ‘NUTUK’ kitabını tekrar okumak zamanının geldiğini düşünmekteyim. Hatta gençliğe hitabındaki bütün sözler, bu gün bile hala güncelliğini yitirmemiştir.”… Gaflet ve dalalet ve hatta hiyanet içinde olabilirler..“ alın bir başka cümleyi  “.. şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleri ile tevhit.. ”

Genç neslin bu nutku çok iyi okuması ve değerlendirmesi gerekir. 

Ulus olarak bir hastalığımız bulunmakta, oda önemli her konuyu çok çabuk unutmaktayız. Hiç izlediniz mi bilmem yarış atları “start in box”a girmekte her seferinde  tereddüt eder, girmeye direnir. Fakat yine de o kutuya girmeden yarışamayacağını belleğine kazımaz, diye bir  sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına .

Namert Köprüsü
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *