VATAN MAHZUN
Çocukken şiire ve hikayeye olan merakımdan mı neden bilmem şairlerin hayat hikayelerine çok ilgi duydum. Vatan şairi olarak bilinen Namık Kemal’in hayatı benim çok ilgimi çekmişti. Kıbrıs’a ilk gittiğim seyahatte doğruca Magosa’ya gitmiştim. Namık Kemal’in sürgün olarak kapatıldığı tek kişilik hücreyi ziyaret edip, neler hissettiğini düşünerek, yorumlar yapmıştım. Namık Kemal 21 Aralık 1840 Tekirdağ’da dünyaya gelmiş. Babası Mustafa Asım Bey ve annesi Arnavut olan Fatma Zehra Hanım. Çocukluğunda Tokatlı Hafız Ali Rıza Bey’in tekkesinde eğitimine başlayan Namık Kemal, Tekke şeyhi tarafından Mehmet Kemal ismi verilmiş.
Dedesi Abdülatif Paşa Tekirdağ vali yardımcısı olduğundan yaşamı bu şehirde başlamış. Daha sonra Afyonkarahisar’a atanan Latif Paşa ile Afyon’a taşınmışlar. Annesini bu şehirde kaybeden Mehmet Kemal yaşamını dedesinin yanında sürdürdü. Dedesinin değişik kentlerde görev yapması nedeni ile Mehmet Kemal de özel dersler alarak eğitimini devam ettirmeye çalışmış. Arapça ve Farsçayı bu dönemde öğrenme fırsatı buldu.
Dedesinin 6 aylık dönem için İstanbul’da görevli olarak kaldığı sırada, Beyazıt rüştiyesinde eğitimine devam etti.
Buradan Kars’a atanan Dede Latif Paşa ile Mehmet Kemal 1.5 yıl bu şehirde Vaizzade Seyid Mehmet Hamid Efendi’den divan edebiyatı konusunda ders aldı. 1854 senesinde İstanbul’a tayin olan dedesi ile İstanbul’a geri geldi. İleri fikirleri ile tanınan Mehmet Kemal, bu aydın fikirlerinden dolayı Midilli’ye sürgüne gönderildi.
Bu dönemde Vatan Yahut Silistre adlı eserini yazdığını biliriz.
1855 yılında babası Filibe’ye mal müdürü olarak, dedesi ise Sofya’ya tayin olduğundan, önce Filibe’de daha sonra Sofya’da bulundu. Sofya da şiirlerini okuyan Binbaşı Eşref Bey, Mehmet ismi yerine yazıcı ve katip anlamına gelen NAMIK ismini vererek, Namık Kemal’in hayatında bir dönüm noktası oluşturdu.
NİŞ kadısı Mustafa Ragıp Efendi’nin kızı NESİME hatunla evlendi.
1857 senesinde İstanbul a dönen Namık Kemal, Bab-ı Ali’de tercüme odasında memurluğa başladı. İlk şiirlerini Sofya'da yazmaya başlayan Namık Kemal, Tasvir-i Efkar’da tercüme ve şiirleri yayınlanmaya başladı.
Bu dönemde Şinasi ile tanıştı. Onun Hak-Millet-Vatan-Hürriyet-Millet Meclisi gibi kavramlarını benimsedi. Şinasi Tasvir-i Efkar gazetesini bırakıp Fransa’ya gidince, Namık Kemal gazeteyi tek başına çıkarmaya devam etti. Daha Sonraları İttifak-ı Hamiyet adlı cemiyetin kurucuları içine girdi. Bu arada Osmanlı İdaresini şiddetli tenkit eden yazılar yayınlamaya başladı. 1867 senesinde ŞARK meselesi konulu bir yazısından sonra Gazete, Abdülaziz hükümeti tarafından kapatıldı. Namık Kemal de Erzurum’a Vali Muavini olarak atandı. Ancak Erzurum yerine Ziya Paşa ile birlikte Paris’e kaçtı. Buradan Londra ya geçen Namık Kemal, HÜRRİYET gazetesini çıkardı.
Daha sonra Sadrazam Ali Paşa ile görüşülmesi neticesinde 1870’de Namık Kemal, İstanbul’a döndü. Bu dönemde HÜRRİYET gazetesi kapatılmış oldu. Ancak Namık Kemal DİYOJEN isimli dergide imzasız fıkralar yayınlamaya başladı. İBRET gazetesinde yazılar yazmaya başlayan Namık Kemal makalelerinde devrin sadrazamı olan Mahmut Nedim Paşayı ciddi eleştiren yazılar yazmaya başlayınca, İstanbul dan sürülme adına Gelibolu’ya mutasarrıf olarak atandı.
Bu sürgünde EVRAK-I PERİŞAN adlı eserini bitirdi. Bu arada bazı gazetelerde ise yazıları isimsiz ve imzasız çıkmaya başladı. HADİKA adlı gazetede ise N.K olarak yazıları yayınlanmaktaydı. İBRET gazetesinin başına getirilen Namık Kemal eleştiri yazılarına devam etti. Padişah Abdülaziz için söylediği ‘İnsan Her Nefesini Mezardan Uzaklaşmak İçin Alır, Ama Her Nefes Alışında Ömürden Bir Nefeslik Zaman Azalır’ sözleri Sarayı kızdırmıştı.
1 Nisan 1873 tarihinde GÜLLÜ AGOP’un tiyatrosunda VATAN YAHUT SİLİSTRE adlı tiyatro eserinin sahnelenmesi, halkı coşturup olaylar çıkmasına neden olduğundan, İBRET gazetesi ibret-i alem olarak kapatıldı ve Namık Kemal, Magosa’ ya sürüldü. Burada 38 ay kalan Namık Kemal, birçok eserini burada kaleme aldığını biliyoruz. Tıpkı Mustafa Kemal gibi Osmanlı Devleti Namık Kemal’i devamlı İstanbul dışında tutulmaya çalıştı.
2 Aralık 1888 senesinde daha 48 yaşında iken Sisam adasında hayata veda etti. Vasiyeti II Abdülhamit’e iletilince, cenazesi Gelibolu’ya getirilip, Bolayır’da Vatan Toprağına emanet edildi. Mezarının başındaki mermerde şiirinden bir bölüm vardır.
NAMIK KEMAL bu şiirinde ifade ettiği duygularını mezar taşına kazıdılar;
Ölürsem Görmeden Millette Ümid Ettiğim Feyzi
Yazılsın Sengi Kabrime Vatan Mahzun Ben Mahzun
Ülkemde neye hizmet ettiği belli olan enflasyon, hayat pahalılığı, sefahat süren Saray ve erkanı ile birlikte yandaş halkın yanında, sefalet çeken emekliler, asgari ücretliler, yetim ve dul aylıkları ile geçinen kadim halkım, COVİD salgınından evvel Saraydan CUMHUR’un ekrandan halka söylediği sözleri dinlediler;
‘Dünyada 810 milyon insan temel gıda maddelerine ulaşamazken, diğer taraftan büyük sermaye sahipleri birkaç dakikalık turistik uzay seyahati için 100 milyonlarca doları harcayabilmektedir’
Bu sözler sonrası ülkemi yöneten SARAY, 55 milyon dolar ödeyerek Alper Gezeravcı adlı adamı uzaya, birkaç dakikalık seyahat için gönderdiler.
Namık Kemal şu sözü gelir aklıma, hani bilmeyene küpedir kulağına;
‘Zihin Fukara Olunca, Akıl Ukala Olurmuş,’ diyen Namık Kemal'in mezarına yazılan ‘Vatan Mahzun Ben Mahzun’ cümlesini hatırladım, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.